6 Aralık 2013

Ağaç

Binaların çok eski olduğu şehirlerde ağaçlar da hep yaşlıdır. O şehirlerde yaşayan insanlar, binalar yalnız ve yaşlı görünmesin diye ağaçlara hiç dokunmazlar. Ağaçların binaları koruyup kolladığını, tarihe tanıklık ettiklerini, binlerce sırrı bilip de kimseye söylemediklerini düşündüklerinden belki, bir ağacı kesip tarihi de silip yok etmek istemezler. Şimdi siz benim herkesin bildiği bir gerçekten bahsediyormuşum gibi konuştuğuma bakmayın, olabilir ya, belki de böyle düşünen bir tek benimdir, çünkü ben tarihi binaların karşısında durup bekleyen o eski koca ağaçların tesadüfen hayatta kalmış olabileceklerine inanmak istemedim hiçbir zaman. O kentin insanlarının da benim fark ettiğim bu sırrı içten içe bilip ona göre davrandıklarını, hatta o ağaçların yanından geçerken benim yaptığım gibi onlara bir selam verip, içlerinden ağaçlarla bir iki kelam ettiklerini hayal etmeyi seviyorum. Hatta bazen o yaşlı, kocaman ağaçlara sorular sorup, kendi sorularıma cevaplar uydurmaya bayılıyorum. Diyorum ki, kocaman ağaç, kim bilir bunca yıldır ne çok şey gördün. Belki hiç hareket edemedin, gezip dolaşamadın ama yanından geçip giden, sana sarılan, sana dokunan, senin gölgende oturup ağlayan kaç insan oldu? O insanları teselli etmek isteyip elin kolun bağlı olduğu için hiç çaresiz hissettin mi? Eminim hissetmişsindir.

Bir keresinde yine çok eski binaların olduğu eski bir şehirde yürürken görkemli bir binaya bakan çok güzel yaşlı bir ağaç görmüştüm. İnsanlardan önce ağaçlara odaklanan bir insan olduğumdan ağacın altında oturmuş ağlayan adamı fark etmem biraz zaman almıştı. O an adamdan çok ağacın içinde bulunduğu duruma üzülmüştüm. Eli kolu bağlı sessizce adamın ağlamasını dinlemekten başka yapacağı bir şey yoktu, belki teselli etmek, birkaç güzel söz söylemek ya da sarılmak isterdi ama yapamıyordu. Öylece kıpırdamadan durmak zorundaydı. Yüz yılı böyle geçirmişti o ağaç, kimseye bir şey söylemeden, kimseyi teselli edemeden. Gelip gölgesine oturan insanlarla dertleşemeden... Ben bazen gidip dertlerimi anlatıyorum ağaçlara, benden sıkılıyorlar mıdır bilmem ama benim dünyamda ağaçlar çok empatik, çok sevgi dolular. İnsanlara yardım edemedikleri için üzülen varlıklar ağaçlar. Halbuki belki de çok vurdumduymazlar ya da insan dilinden anlamıyorlar. Onlar için rahatsız edici bir gürültüden başka bir şey değil bizim konuşmalarımız, ağlamalarımız. Belki de onların çok daha mühim problemleri var, belki hayatın anlamını bulmaya çalışıyorlar sessiz ve derinden. Belki sadece kuşların dertlerini dinlemeyi seviyorlar... Kim bilebilir? İnsanların bilemeyeceği kesin ama benim dünyamda ağaçlar hiç sahip olamadığım arkadaşlar, sorgusuz sualsiz dinleyen, yardımcı olmak için çırpınan ama elinden bir şey gelmeyen. Öyle olmasalar da ben kendini önemseme hastalığına kapılmış insan ordusunun bir bireyi olarak ağaçların beni önemsediklerini düşünmeyi tercih ediyorum. Ağaçlar için önemli olmak istiyorum.

1 yorum:

uçarken payandalar dedi ki...

Tarihi binaların bulunduğu alandaki ağaçlar koruma altına alınmıştır. Zarar vermenin cezai yaptırımı vardır. Ayakta kalmaya devam edebilmeleri (neyseki) bu yüzdendir.