26 Ocak 2010

Radyo

Gün içinde bir şarkıyı 15 kere bilgisayarda 20 kere ipod'da dinlemiş olmasına rağmen akşam radyoyu açıp aynı şarkıyı duyduğunda çocuklar gibi sevinen, sanki onu ilk defa dinliyormuş gibi dikkat kesilen tek insan ben değilimdir umarım, vardır başkaları da. Bunu yapan insanlarla yeni bir dünya kurmak istiyorum kendime, beni bulsunlar.

24 Ocak 2010

Doğum Günü ve Onun Gibi Şeyler

Bu yıl da 24 ocak'a ulaştık ama garitir bu doğum günüm üzerine söyleyecek aman aman şeylerim yok. Pek bir şey hissedemiyorum ve galiba büyüdükçe doğum günü kutlama isteğim acayip bir şekilde azalıyor. Jerry Seinfeld'in dediği gibi doğum günü kutlarken aslında bir yıl daha hayatta kalabilme başarımızı kutluyoruz sanki, her yıl her yıl bunu kutlamak da manasız geliyor zira tek yapman gereken bir yıl daha hayatta kalmak. Tabi ki öyle bir dünyada yaşıyoruz ki bir yıl boyunca hayatta kalabilmek de başarı sayılabilir pekala. Aklımdaki tek karamsar fikir bu değil üstelik, Jerry Seinfeld'e çok hak vermekle birlikte doğum günleri aslında bana hep ölümü çağrıştırır ilginç olmayan şekilde. Büyüdükçe daha da çok çağrıştıryor, başlayan şeyleri değil de biten şeyleri düşündürüyor. Halbuki insanlar yılbaşı da dahil böyle günlerde hep yeni başlangıçlar yapacakalrına dair söz verip geçmişte olan bitenleri düşünür, kararlar alır ve dilekler tutarlar. Benimse, doğum günümün yeni bir başlangıç olacağı gibi bir düşüncem hiç yok zaten herhangi bir günü başlangıç noktası alacak bir hayat değil yaşadığımız. Günlere ve bizim kendimizi kandırıp durduğumuz zaman kavramlarına pek duyarsız hayatın kendisi.

Pastamı üflerken (bir pastam olursa şayet) adettendir diye bir dilek tutarım tabi, geçen yıl 3 farklı pastayı üflerken aynı dileği tuttuğum ve sonrasında tabi ki gerçekleşmediği için pasta mumu kurumuna da güvenim sıfır, böyle duyarsız ve ilgisiz bi kurum. 3 kere dilekçe gönderdiğin halde sana nezaketen cevap dahi vermeyen kurummuştu gibi. O sebeple umut falan barındırmıyorum, uyduruk bir dileğim var zaten bu yıl için, onu da pasta mumu kurumunun yardımlarından çok kendi çabalarımla gerçekleştirebilirim. Hayat geçiyor işte ben 20 yaşıma girerken pek üzülüyordum sanki insanın onlu yaşlarının bitmesi masumiyetinin ne bileyim yalanların bitmesi gibi geliyordu bana, artık asla çocuk olunamayan yılların başlangıcı gibiydi. Amma velakin insan istedi mi çocuk gibi olabiliyor öyle acayip bir şeyler de kaybetmiyormuş. İnsan zaten ne yaşarsa yaşasın çocukluğunu kaybedemez, o kafasının içinde her yere kişiyle birlikte gelir, buna artık daha çok inanıyorum. Kaybedilen şeyler de tabi ki var , olmaz mı her dakika bir şeyler kaybediyoruz hatta, valla Murathan Mungan'ın dediği gibi "o boşluk doldu sanırsız oysa o boşluğu doldruan eksilmenizdir." Büyüdükçe içimizde kocaman boşluklar açıldı biz de zamanla doldu sandık ama eksildik herhalde, insanların yaşlandıkça fiziksel olarak küçülmelerinin nedeni de bu bence. Eksiliyorlar fiziksel olarak bile.

Yazılabilecek en karamsar doğum günü yazısını yazdım ama ne yapabilirim çağrışımlarım bunlar, kafamda dört dönüyorlar. Öyle mutsuz falan da değilim yani yanlış anlaşılmayım ya da anlaşılayım ne bileyim. Heyecanlı değilim sadece, doğum günü kavramıyla ilgili genel olarak, öyle bi normallik. Bir de bugün Ankara güneşli, En azından yılın en karamsar günü olduğu söylenilen bir günü ankaralılar biraz güneşte geçirecek. - bana neyse ankaralıların ne yaptığından-

"as 24 January has been pinpointed as the worst day of the year." teşekkürler ingiliz bilimadamları :)

22 yi bitirir 23'e girerim bu arada. Ancak tabi ki klasik kural bitirilen yaş söylenir.

Bir de bana bulabildiği tek The Smiths albümünü hediye eden canım arkadaşıma teşekkür ediyorum. The Smithsle yeni yaşa girmek ayrı bi güzeldir. O yüzden bir de The Smiths şarkısı hediye ediyorum kendime, doğum günüm nasılsa kendime her şeyi hediye edebilirim.

14 Ocak 2010

Get Psyched and Feel Happy Mix

Evet yepyeni bir hizmetle karşınızdayım. Dedim ki madem boş boş oturuyorum kendi get psyched miximi hazırlayayım, buradan insanlara bir yardımım dokunsun. Liste garantilidir bu listeyi dinleyip de düzelmeyecek moral yoktur. Ben çok yararını görüyorum vallahi özellikle sabahları okula gidiş yolunda sürekli bu şarkıları dinleyerek hem ayılıyorum hem neşeleniyorum. Çünkü bazen gerçekten bizleri kendimize getirecek, öfkeliyken sinir attıracak mutluyken daha mutlu edecek, heyecanlandıracak ya da üzgünken toparlayacak şey müziktir başka bir şey değil. Ve artık bunca yıllık tecrübenin üzerine eminim ki mutsuzken üzgün ve karanlık şarkılar dinlemek iyi bir yol değil, gidilmemesi gereken bir yol. Canlandıracak ne bileyim en azından daha fazla üzmeyecek şeyler dinlemek en temizi. Tabi yine de ben hüznümle barışığım hatta hüznümle mutluyum diyen insanlar karşısında sus pus olur ağzımı açmam, anlarım. belki devamı da gelir listenin şimdilik bu kadar. Final dönemi mesela ihtiyacımız olan gazı şarkılarda bulsak ne güzel olurdu dünya.

AC/DC- Back in Black
AC/DC- Highway to Hell
AC/DC- Dirty Deeds Done Dirt Cheap
Michael Jackson- Beat It
Michael Jackson-Billie Jean
Kurban- Yosma
Ingrid Michaelson-Everybody
The Beatles- I W ant to Hold Your Hand
Bon Jovi- You Give Love a Bad Name (hele bu şarkının girişi kadar gazı yok)
The Smiths- Girlfriend in a Coma (bu listede bir the smiths şarkısı olması ilginç gerçekten ama çok mutlu melodisi sözlerinin aksine)
Pearl Jam- Alive
Blink-182 - First Date
Counting Crows- Accidently in Love
Dio- Holy Diver
The Doors- Roadhouse Blues
Grup Vitamin- Takmayacaksın
Grup Vitamin- Cezmi
Guns N Roses- Sweet Child O' Mine
Jason Mraz- I'm Yours
Kansas- Carry on My Wayward Son (bu şarkı bende bir koşullu uyarıcı etkisi yaratıyor, ne zaman duysam heyecanlanıyorum , hemide mutlu oluyorum, çok pis severim, dean winchestera selam ederim :p)
Metallica- Sad But True (bu şarkıyı böyle bağıra bağıra söylediniz mi ne stres kalır ne keder çok acayip güzel sözleri var).
Muse- Feeling Good
Puddle of Mudd -She Hates Me ( ortaokuldan beri pek severim bu şarkıyı)
Robbie Williams- It's Only Us (fifa 2000nin şarkısı bi kere o bile yeter ama gaz şarkı aynı zamanda, we don't want to get a job)
Roy Orbison- Crazy Little Thing Called Love
Rufus Wainwright-Cigarettes and Chocolate Milk
Travis- Flowers in the Window (yirim yirim)
Van Morrison- Brown Eyed Girl
Wolfmother- Woman
Led Zeppelin-Immigrant Song
Adam Sandler- Love Stinks (hehhe)
Hall & Oats- You Make My Dreams

Geç gelen link de burada. İndirin gitsin. Gaza gelmiş mutlu insanlar olun.

http://rapidshare.com/files/337380168/get_psyched_and_feel_happy_mix.rar.html

12 Ocak 2010

Hikaye

Bazen biri gelsin yanımda dursun ve hiçbir neden yokken öylesine bir hikaye anlatsın istiyorum. Sanki çoktan bir romanın 95. sayfasındaymışız gibi.

11 Ocak 2010

Yol

Ben çok sıkılıyorum, yine bir final dönemi karanlığı bu üstüme çöken. Bu yıl okul bitiyor ve bunca dönemin hiçbirinde istediğim gibi başarılı olamadım aslına bakarsanız başarılı olmak için çok çabalamadım da. Hep aklımda fikirler, hayaller, bir şeyler dolanıp durdu; ben ne yapmak istemediğini çok iyi bilen, ne yapmak istediğiyle ilgili de kafası pek dolu bir insanım. Eyleme geçme konusunda ise başarısızım. Hal böyleyken hayatımın büyük bir başarı olmasını beklemiyorum da artık zira olan olmuş. Bu senenin okul adına son sene olması fkri de beni öyle bir yoruyor ki oturduğum şu dandik sandalyeye çivilenmiş gibi hissediyorum. Şu hayatla ne yapayım ben, nerelere gideyim. Çok uzak olmayan bir gelecekte uçurumun kenarından bakacağım; sağa mı uçsam, sola mı uçsam oturup ayaklarımı mı sallasam bir karar vermem gerecek. Ben ne yapayım şimdi bu hayatla, kaç yıl daha sürer ki hayat dediğim zaten nerelere konayım. Bazı günler olıyor ki sanki hiçbir iz bırakamdan kaybolup gitsem başka bir yerde başka başka hayatlar yaşamaya başlasam her şey daha katlanılır olabilirmiş gibi geliyor. Bilmiyorum bi yolda olsam ben bitmese o yol, durup karar vermek zorunda kalmasam. Neden hayat böyle bir seçenek sunmuyor ki bizlere. Birgün çıkılan bir yolculuğun sadece yolculuk olarak devam etmesini istiyorum, amaçsız, kararsız, noktasız, vigülsüz.

5 Ocak 2010

Gözlük

"I have to wear glasses all the time. Most of the time i walk around half blind. You know why? Cuz I prefer it that way. When my glasses on everyting is too sharp, without them everyone looks... looks like they've got perfect skin."

Neden sürekli gözlük takamadığımı şimdi daha iyi anladım galiba, herkes netliğin iyi bir şey olduğunu söyler ama muğlak olana daha mı fazla ihtiyacımız var acaba? Kesinlikler ve keskinlikler yıpratıyor mu bizi, belirsizlik sanıldığı kadar kötü değil mi ki? İşin ilginç tarafı benim gözlerim doğuştan bozuk zaten aslında hiçbir zaman tam olarak göremedim dünyayı, gözlüğün verdiği netlik sistemimde kendiliğinden hiç varolmadı. İlginç.

4 Ocak 2010

Ne Desem Yalan Olur O Yüzden Ne Demesem?

Beni çok mutlu eden bir insan var, öyle aşk meşk mevzuları da değil. Sadece varlığıyla mutlu oluyorum, ne zaman görsem ne zaman konuşsam dünyada böyle insanlar yaşadığı için şükrediyorum. Herkesin, hakkında böyle hissedebileceği biri olsaydı dünya çok daha iyi bir yer olurdu kesinlikle. Sadece bir yerlerde yaşıyor oluşu, insanlara yardım ediyor oluşu, bir sürü insana bir sürü şeyler öğretiyor oluşu bu dünyayı daha yaşanılır bir yer yapıyor.

Çok eskiden bir blog adresi almıştım. Konseptli bir şeyler yazmak vardı aklımda. Sürekli kendi kendine konuşan, bazen kafasında karakterler yaratıp onları konuşturan biri olarak bu konuşmaları diyalog halinde yazabilceğim bir alan olsun istemiştim. O yüzden Tek Kişilik Konuşmalar adında bir blog aldım ancak bunca zaman tek bir şey bile yazmamıştım. Sanırım artık zamanı geldi o bloğu canlandırmaya karar verdim. Bir insanın kafasının içindeki konuşmaları görmek isteyenler şöyle bi uğrayabilrler : http://tekkisilikkonusmalar.blogspot.com/

Otobüste insanlar görüyorum müzik dinliyorlar, sonra inecekleri durağa geldiklerinde kulaklıkarı çıkarıp mp3 çalarları çantalarına koyuyorlar. Neden bunu yapıyorlar? Hem yürüyüp hem de müzik dinlemek dünyanın en güzel şeylerinden birirdir neden kendilerini bundan mahrum ediyorlar. Çok merak ediyorum bunu, bana garip geliyor, otobüsten iniyorsun diye müziğin bitmesine ne gerek var ki?

Yılbaşı dileklerime guitar hero isteddiğimi yazmayı unutmuşum. Bu yılda mı guitar herosuz geçecek, geçmesin.

Kurban'ın yeni albümü çok yakında çıkacak herhalde, sitelerinden ilk singlelarını dinledim, sert yapmışlar sevdim. Kurban'ı çok özledim.

Bazı sabahalr okula giderken önce AC/DC sonra da Michael Jackson dinliyorum. Ne stres kalıyor ne bunaltı. Kafam çok acayip rahatlıyor o gün kaygılı bir şeyler olsa bile daha rahat atlatıyorum. Tavsiye ederim zaten yakında burdan kendi get psyched mix'imi duyururum. Bazen insanın çok ihtiyacı oluyor.

Ben önce bunu istiyorum sonra da şunu istiyorum.

Fran Healy solo albüm yapıyormuş, şurdan takip ediyoruz kendisini. demolar falan da güzel. güzel olur zaten bu amcam ne yapsa.

Soul Kitchen çok süper film ya. Fatih Akın beni hiç hayal kırıklığına uğratmaz zaten, çok seviyorum ben bu insanı kendisi de aynen sadece varlığıyla beni mutlu eden insanlardan.