27 Mayıs 2009

The Beatles Günü-Mutlu Olmak İçin

Bugünü kendime The Beatles günü ilan ettim. Yollarda orda burada sadece the beatles dinleyesim var mutlu mutlu. Ne zamandır içimde bir beatles aşkı zaten, geçmek bilmiyor. Fon müziği olsun hayatımın istiyorum özellikle bugün, diğer günler de olabilir. En zor sınavlarımdan biri bugün, internetten spss for dummies diye bir pdf indirdim, tam bana göreymiş bir dummie olarak ben bu güzel kitapçıkla mutlu oldum, hala bilmediğim çok şey var ama problem yok çünkü bugün The Beatles günü hiçbir şeyi beni rahatsız edemez.

25 Mayıs 2009

Günler geçer gider, hayat bazen yavaşlar bazen de yavaşlamaz.

Sevgili blog, bugün seni günlük olarak kullanasım var. Bu sabah daha erken kalkmam gerekirken 2 günde toplam 16 saat otobüs yolculuğu yapmanın verdiği yorgunlukla uyanamadım. Biraz zaman geçince yataktan sürünerek çıktım, ders çalıştım kafam çalışıyordu ilginç bir şekilde okuduğumu anlayabildim. Sonra okula gittim sınava girdim beklediğimde iyi geçti, sevindim. ÜDS kursuna kaydoldum, orda bize "babacım" diye hitap eden dersane müdürüyle tanıştım, sevdim kendisini kursa başlayıp beğenmezsek 2 hafta içinde hiç para ödemeden kursu bırakabileceğimizi söyledi, sevindim. Ha bundan önce yaz okulunda ders alacağımız hocanın odasına uğradık, bizim bölümde yaz okulu açılmıyor ama not yükseltmek için başka bölümlerden ders alabiliyoruz. Neyse işte gittik bu adamın kapısına "ben psikoloji öğrencilerine artık ders vermiycem, çok ukala oluyorlar, bana ders vermeye kalkıyorlar" dedi. Biz de "aman hocam olur mu öyle şey biz hiç ukalalalık yapmayız o kimse artık onun terbiyesizliğiymiş, biz alalım" dedik. Tamam dedi siz alın, sonra da akyaryumdaki kurbağa yavrularını gösterdi böyle balık gibi kuyruklu iğrenç bişey. O arada yemek yedik ama çok da önemli değil o kısmı atlayabilirim. Asıl önemli yemek olayı daha sonra gerçekleşti çünkü mcroyal ile birlikte çilekli milkshake aldım ikisini birlikte yedim, içtim. bu kadar alakasız görünen iki şey,n bu kadar uyumlu olabileceğine inannmazsınız, pek süper oldu tavsiye ederim. Sonra üzerine bir külah da dondurma yedim. Son 20 günde nasıl 4 kilo aldığımı son 2 cümleden anlamak hiç de zor değil, neyse ben kilo almaktan dolayı mutluyum 4 kilo daha almak istiyorum valla, yiyorum işte çatlıycam yakında galiba ama neyse artık.

Yolda gelirken Juanes dinledim, nezaman juanes dinlesem şu ispanyolca ne güzel dil diye düşünüyorum İspanyolca öğrenesim kabarıyor, başka bir bahara artık önümüzdeki zaman dilimlerinde sürekli ingilizce çalışmam gerekecek ve bissürü sınava vesaireye gireyim derken ispanyolca askıda kalacak. İspanyolca demişken şu izlenimimi de paylaşayım, İzmir Madrid'e benziyormuş, çok benzer yönleri var 2 günde izmir'i pek gezemedim ama gördüğüm yerlerde çok benzeyen birkaç şey vardı. Zaten daha önce de izmiri sevmiştim ama şimdi daha bi sevdim bir de çok sıcak olmasa mutlu bir şekilde İzmir'e göçebilirim. Eğer yüksek lisans yapmaya koşullar el verirse ve Ege Üniversitesi klinik psikoloji programında bana bir yer açarsa pılımı pırtımı toplayıp izmir yollarına düşerim, Ankarayı özlerim ama olsun.

Böyle işte birgün daha bitti, yarın gene sınav var, öbür gün de sınav var cuma da var sonra özgürlük, deniz, sahilde içilen çaylar, çok yıldızlı, bol yakamozlu geceler. Ah bi gelse, şu sıkışıklıkta roland garros'a bile bakamadım hiç ühühüü (yalancıktan ağlama sesi)

17 Mayıs 2009

Jeff Buckley- Grace Around The World

Bunu sipariş ettim, mutluyum büyük gün 2 haziran, benim ellerimde olması için artı 20-25 gün daha, tahminen 25 haziran gibi dünyanın en sırıtık insanı olacağım.

Böyle bir şeyler işte...

Bir parçam onu bıçaklarla doğrayıp parçalarını denize atmak isteyecek kadar nefret ediyor ondan, içimdeki şiddetin büyüklüğü şaşırtıyor beni hatta. Çok sinirliyim ona yüzüne doğru kocaman bağırmak istiyorum, yakasından tutup sallamak, dağıtmak istiyorum. Benim hayatım bu kadar dağılmışken ve ben gerçekten kanarken onun tek parça durmasına dayanamıyorum. Bir yanım onu çok seviyor hala, deli gibi özlüyor, görünce yerinde duramıyor. Bir yanım onu gördüğü anda tüm yaşam enerjimi başka bir galaksiye yolluyor, bir anda içim kuruyor, tüm bunların oluş hızı şaşırtıyor beni hatta. Binlerce kişinin arasında yalnız başıma kalıyorum, o kadar ses, şarkılar, sözler arasında bir fanusa kapatılıyorum." Gökyüzü bazen ciğerime hiç dolmuyor." Günün her dakikası daha iyiyim diyorum kendime, yalandan gülüp, günlük sohbetlerle kafamı dağıtıyorum, yaşamaya çalışıyorum kaldığı yerden. Tüm bunların yerle bir olması için 3 dakika yetiyor, sonra yeniden başlıyorum her seferinde tahtayı silip yeniden yazıyorum, yoruluyorum. En azından bu sefer tutunmaya çalışıyorum gerçekten ya da bana öyle geliyor.

10 Mayıs 2009

If You See Her, Say Hello**

Gökçe'yi hayata döndürme operasyonu volume 1:

Hastalıklarla cebelleştiğim günlerden sonra insan arasına karışmakta bir süre zorlandım, hala da zorlanıyorum. Hem fiziksel hem de mental olarak bir çöküş içinde olduğumdan yaşamak pek bi ağırlaştı son zamanlarda. Literatürlerde "başka türlü adlandırılamayan" problemlerim var, neyse ki çareleri de var. Hem de bu çareler bağımlılık bile yapmıyor, daha ne ister insan şu dünyada. Neyse bu hafta okulumda şenlik var pek hoş pek güzel. Ezginin günlüğü ve Feridun Düzağaç'ı arka arkaya izlemek ve dinlemek gibi bir şansa sahip olacağım, güzel olacak. Mideme güvenirsem crazy dance'a da binerim, aslında şu ters dönen şeye binmeyi istiyordum ama başka bir bahara artık. 2. volume'de yeniden nasıl ders çalışmak gerektiğini tartışayım malum finaller 150 km hızla giden bir kamyon gibi suratıma doğru yaklaşmakta.

**Jeff Buckley yorumu tabi ki.