22 Mayıs 2013

Zaten Her Şey Biraz Dondurma Değil Midir?

üç makine çamaşır yıkamakta hiçbir sorun yok zira çamaşırı makine yıkıyor ama sonrasında o dağ gibi çamaşırı ayırmak, katlamak özellikle de çorapları eşleştirmek işkencelerin en büyüğü. henüz bunları yapacak bir şeyin icat edilmemiş olması da insanlığın en büyük ayıplarından biri benim nazarımda. bu teknoloji eksikliği yüzünden şu an içinde bulunduğum durum dağ gibi çamaşır yığınıyla bakışarak iç geçirmekten hallice. birazdan  muhtaç olduğum kudreti damarlarımdaki asil kanda arayıp bulacağıma inanıyorum ama o zamana kadar size güzel şeylerden bahsedeyim.

bu hafta sonu hayatımın neşesiyle birlikte (bir insana böyle hitap etmek yavan mı bilmiyorum ama hissettiğim şey tam manasıyla bu olduğu için böyle şeyler söylemekten çekinmiyorum bu sıralar) Milano'ya gideceğiz. Como Gölü'nü ve Torino'yu da göreceğiz. Sınırsız sayıda kahve içmek ve gelato yemek en birinci planım, sonrasında pizza ve makarna geliyor tabii ki. İtalya'yı yemek ve kahveye indirgediğim için kusuruma bakmayın ama benim dünyamda İtalya haritasının üzerinde kocaman bir domates var, ne yapayım. koskoca ülke adeta dev bir domates, bir şişe zeytinyağı, külahlarca dondurma ve litrelerce kahveden oluşuyor, sırf bu yüzden İtalya'da yaşamayı ciddi ciddi düşünebilirim, her gün domatesleri zeytinyağına banıp yer, aşırı kahve tüketiminden hiç uyumayan ve uyumadığı zamanları da pizza yiyerek değerlendiren bir insana dönüşebilirim. herkesin hayalidir sonuçta böyle bir insan olmak. bir de kendime dondurma ile ilgili bir iş bulursam değmeyin keyfime. sanırım tüm kariyer planımı şu anda değiştirdim. neyse ki değiştirmesi çok kolay bir kariyer planım vardı, bu genişliğim, bu açık fikirliliğim, bu anında yaratıcı çözümler üretebilme becerilerimle zaten istediğim her dondurmacıda rahatlıkla iş bulabileceğime inanıyorum. neyse şimdilik dört günlük yeme, içme, gezme ve mutluluk bana yeter, kariyer planlarını yine belirsiz bir geleceğe erteleyebilirim. sahi ya ben o kadar mutluyum ki gelecek kaygıları falan canımı hiç sıkmıyor bu aralar. nasılsa bir şey oluruz diyip geçiyorum, ve de hatta şöyle ki; bir şey olmasam ne olur. herkes de illa bir şey olmak zorunda mı yani? tamam, evet dondurma sektöründe bir işim olsa belki çok mutlu olabilirim ama olmazsa da gene mutlu olacak bir şeyler illa ki bulurum, dondurma yemek gibi mesela. nasıl da derin çıkarımlar yapıyorum bugün yine, hayatla ilgili duymak istediğiniz her şey bende.

kariyeri geçtim, sırada ilişkilerle ilgili çok acayip laflar etmek var. bu sıralar her şeyi aforizmalarla anlatmaya çalışan gençlik için de okuması kolay bir şeyler olsun değil mi ama. bu aşk dediğimiz olayı da dondurma üzerinden anlatacağım birazdan, nefeslerinizi tutun  ve aforizmaya hazırlanın: aşk da dondurma gibi bir şey, çok seviyorsun. ama mesela yazın daha çok seviyorsun, kışın da gene seviyorsun. hasta edecek bile olsa yemeden duramıyorsun fakat diğer yiyecekler gibi höt zöt de yapamıyorsun, narin olmak şart, akıp ziyan olmasın diye de dikkatli oluyorsun. dikkatli olmaynca eline yüzüne bulaşıyor çirkin oluyorsun, çikolatadan bıyığın oluyor mesela, bir de peçete bulacağım diye dönüp duruyorsun sonra. işte size kitaplar dolusu cümlenin anlattığı şeyi üç cümlede özetledim, aforizma edebiyatına da böylece yavaştan bir giriş yaptığıma inanıyorum. "aşk dondurma gibidir, düzgün yemezsen çikolatadan bıyığın olur." bu cümlemi de italyancaya çevirip, iş yerimin duvarına asacağım kısmetse.

edebiyat tarihine geçecek bir performansım var bugün, okurlar elbette bu yazıdan kendilerine ait çıkarımlarda bulunacaklardır, bu kadar derin yazıların özelliği bu değil midir zaten,herkes kendine göre bir şeyler bulur, özdeşim kurar, eleştirir vesaire ama ben bu yazıyla ilgili kendi çıkarımlarımı paylaşmak isterim, bir son söz gibi düşünebiliriz bunu.
 -gökçe dondurmayı çok seviyor. - gökçe mutluluktan şımarıyor. - gökçe'nin canı çamaşır katlamak istemediği için kendine eğlenceler yaratmaya çalışıyor. -gökçe'nin karnı açıkmış. -gökçe dondurmayı gerçekten çok seviyor. -gökçe çok aşık.

" l'amore è come il gelato"

20 Mayıs 2013

En Güzel Şey



hayatta şundan daha güzel görebileceğimiz çok az şey var. hazır ayağımıza gelmişken ezberleyene kadar izleyelim. sevgiyle dolup taşalım, çayırlarda koşalım, tavşanları kovalayalım. yapalım böyle şeyler, sevgimiz içimizde patlamasın.

15 Mayıs 2013

Fırtına

yağmurun yağdığı gecelerde yalnız hissetmek de eski bir hastalığım. yeniden yakalanacağımı zannetmiyordum ama öngöremediğim bir sürü şeyi görebildiğim zamanları yaşıyorum bu sıralar, o yüzden buna da normaldir diyip geçmem lazım. sanırım bir insana çok bağlanmanın en kötü yanı insanın kendisini görünmez gibi hissetmeye başlaması; sanki etimi, kanımı onda bırakmışım geriye de pek bir şey kalmamış gibi geliyor bana bazen. sonra da diyorum ki bir insana bu kadar yatırım yapmanın manası nedir? sevgi, aşk evet bunlar dünyanın en güzel şeyleri ama insanın kendini görünür bırakacak kadar sevmesi en makulu değil mi? benim gibi bu konuda deneyimsiz olanlar için  belki de böyle bir süreç illa ki oluyordur. yani neyim varsa onunla sevmek istediğim ve kendimden belki de olması gerekenden daha fazla ödün verdiğim bir dönem... belki sadece o dönemi yaşıyorum ve bu da her şey gibi zamanla geçecek. çünkü bir insanı bu kadar seviyorken yalnız hissetmek hiç hoş bir duygu değil. hava gündüz 25 dereceyken akşam fırtınanın çıkması da hiç güzel bir şey değil. güzel olmayan daha pek çok şey de var ama şimdilik sessizce fırtınanın geçmesini ve yağmurun dinmesi beklemekten başka yapacak bir şey yok.

6 Mayıs 2013

insanın sahip olduğu güvensizlikleri bir kenara öylece atıvermesi hiç kolay değilmiş. çok fazla dostluk, çok fazla kabullenme çok fazla koşulsuz sevgi bile bunların hepsini tamamen ortadan kaldıramıyormuş. yine içerde bir yerlerde insanın beynini kemirip duran yetersizlik düşünceleri uygun zamanı kolluyorlarmış ortaya çıkmak için. ve bu durum beni inanılmaz mutsuz ediyor, yani o kadar sevilmeye rağmen neden hala kendimi yeterince sevemiyorum, neden hala bende yanlış bir şeyler varmış gibi hissediyorum ve de en kötüsü neden başka insanlar da bendeki yetersizlikleri görüp beni sevmekten vazgeçecekler diye endişeleniyorum? çok saçma. endişeler ve manasız hisler, bunların hepsi çok saçma.