12 Ekim 2009

Yalan Mı Gerçek Mi?

Bugün sabah erken okulda kütüphanenin duvarına oturmuş geleni geçeni izlerken aklımdan alakasız bir sürü düşünce geçti. Mutlu düşünceler değildi hiçbiri, durgun bir güne biraz üşüyerek, biraz da açlıkla başlamıştım, böyle olduğunda genelde mutlu olmazdım. Ben aynı şarkıyı 50. kere üst üste dinlerken , poğaçamı zorla boğazıma tıkıp, kahvenin tadından nefret ederken, insanlar yürüyordu. Kimisi koşuyor kimisi gülüyor kimisi afiş asmaya çalışıyordu. Bazıları afişte yazanı okumak için yavaşlıyor, kimisi benden tarafa doğru bakıyordu. Ben ise tam o sırada insanların her eyleminin ne kadar geçici olduğunu düşünüyordum. Derse 5 dakika geç kalacaklarını düşündükleri için yaşadıkları heyecan, afiş asılmaması gereken bir yere astıkları afişe bakıp duydukları gurur.gülümsemeler, yürüyüşler, bakışlar... bunların hepsi yok olacaktı. kimse üzerinde en ufak bir etki yaratmadan, biz önemli olduğunu düşünürken üstelik, -birgün ödevi yapmadığımız için çektiğimiz sıkıntının gerçek olduğunu zannederken- aslında hepsi yok olacaktı. Ve insanlar zayıf yaratıklardı. Üzüntüleri, intikamları, perişanlıkları, kıskançlıkları, şiddet eğilimleri, sevgileri, muhtaçlıkları.. her şeyleri zayıftı. Ben de o insanlardan biriyim evet sanki bambaşka insanlardan bahsediyormuş gibi yapmama rağmen ben de zayıfım. kendi zayıflıklarıma yenik düştüğümü gördüğüm hergün, biraz daha uzak hissediyorum kendimden. Başkasına bakıyormuş gibi bakıyorum yüzüme. Girmemem gereken yollara sapmaktan alıkoyamıyorum kendimi, ve evet bunların hepsi düşüncede gerçek tek bir eylem bile göremezsiniz dışarıdan bakarken, ama içeride hepsi gerçek.

Kendim dahil insanlar çok üzüyor beni, sevdiklerini iddia eden insanların zamanla birbirlerine ne kötü şeyler yapabileceklerini görmek bile kalbimi kırmaya yetiyor. Sevgi evet ne güzel kelime değil mi oysa artık sadece bi kelime çünkü o bile zayıflığımıza esir düşüyor. Neyi seviyor ki insanlar, tek bir nesneyi bile sevme yeteneğine sahipler mi yoksa sevdikleri kendi benlikleri mi sadece? Çünkü bana öyle geliyor ki sonunda her şey kendileriyle ilgili oluyor. Kocaman laflarımız var hepimizin; sevgi, aşk, nefret, kıskançlık üzerine ama acaba nedir ki bunlar? Bildik mi hiç, lafta hepimiz her şeyiz ama sonuçta hep kırılmışlık, hezimet, bir garip bunaltı. Ben yaşamadım bunları öyle sonuna kadar, tam ortasında olamadım bütünüyle ne var ki görmek bile parçalıyor beni, yoruldum çünkü insanların bunca türlü zayıflıklarından; lafta kral işte acınası olmalarından. Ben de dahilim bu insanlara, farkındayım hala kendim dışındaki bir kalabalık hakkında konuşuyormuşum gibi ama hiç öyle değil. Tam göbeğindeyim. Kendimden hiç mi hiç hoşlanmıyorum.

Bugün tüm bu düşünceler kafamda oradan oraya fink atarken, önemli hiçbir şey olmadığını bir kez daha fark ettim. İnsanların hayatındaki tek önemli şey yok olacakları bilgisi. Bu bilgiden kaçmak için her şey; saçma heyecanlar, uyduruk sevdalar, gülüşler, yürüyüşler... Bir anlam çıkarmaya çalışmalar, orada oturup benim bunları düşünmem bile... Ve bir sevgi yalanı dolaşıyor ortalıkta, insanlar ölüm kadar önemli olduğunu söylüyor sevginin, uğruna savaşlar yapılıyor ironik bi şekilde, sevgi sevgi diye dolaşıp birbirlerinin gözlerini oyuyorlar ya da kafalarının içinde olmayan bir sevgi yaratıyorlar. Muhtaçlıklarını gizlemek için sevgiye sığınıyor ve sonunda nasıl oluyorsa daha muhtaç hale geliyorlar. Ben de muhtacım, ne olduğunu bir türlü anlamasam da insanlar hergün ama hergün kalbimi kırsa da dünya da yapayalnız hissetsem de muhtacım. İhtiyacım var deli gibi, belki ihtiyacım olduğunu zannettiğim şeydir sevgi, belki çok başka bir şeyin boşluğu içimdeki, bilemiyorum. O kadar zayıf, o kadar perişan hissediyorum ki, yeniden bir parçamı kaybetmişim gibi. Ve hissedebileceğim- aslında- tek gerçek şeyin; sevgi, kısaknaçlık, nefret değil fiziksel acı olduğunu bildiğimden olacak ki hemen hasta oluyorum. Sistemimin beni gerçeğe döndürme yolu, belki de dikkati aynı anda iki şeye veremeyeceğimi ve fiziksel acıyı her zaman önde tutacağımı bildiğinden böyle oluyor. Fiziksel olarak acıyorum, başımı taşıyamıyorum artık.

* demek ki neymiş sabahın köründe insanları izlemek bünyeye iyi gelmiyormuş. ya bir de sabahtan beri aklıma takılan bir şarkı var ki orda aynen şöyle diyor : "love is natural and real but not for you my love". Belki sorun bu belki hepsi gerçek ben bu gerçeğe uygun ve hazır değilim. Neyse ne. Bir de bence ben ne zaman "neden" diye sorsam batırıyorum her şeyi. Ne gereksiz bir soru kelimesi neden? Ha evet yaşam enerjimi kendim sömürdüm, aşağıdaki neşeli halimden eser kalmadı. bu da gelir geçer vesselam.

* bir insan "belki" kelimesini bu kadar çok neden kullanır? aha bak gene yaptım neden diye sormadan duramıyorum.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Hep demişimdir, hayat Kayzer Söze gibi, sorgulamaya gelmiyor, perişan ediyor seni...

Cevabın bulmak için ne kadar çabalarsak çabalayalım elimiz avucumuz hep boş kaldığı halde tekrar tekrar sorduğumuz sorular bizi bu karanlığa iten sanırım.

Benim "Fazla Kasıyorsun" yazıma paralel bir yazı olmuş, katılmamak elde değil:
http://configurationengineer.blogspot.com/2009/09/global-warning-1-ekran-basndaki-fazla.html

Ayşenur dedi ki...

İnsanlar başkalarını sevdiklerini zannedip aslında tek gerçek sevginin kendi benliklerinde hapsolduğunu anlamıyorlar bile..Hepimiz benciliz,bencil değilim diyen yalan söyler..Kendini süper iyi hissettirecek biri yanında olsun,sana sevgisini şefkatini versin ya da verdiğini sansın ama onun içinde kopan fırtınalar bizi hiç mi hiç ilgilendirmez..Neden?
Alacağımızı alıyoruzdur çünkü..İhtiyacımız olanı alıp,olmayanı bir güzel kenara atmak da huyumuzdur illa ki..
Yok öyle yarın son gününmüş gibi yaşa zırvalıkları..Ulan yarın son günümse benim hayatım niye boktan geçiyor diye sormadan edemiyorum kendime..
Saygılar..

gokciii dedi ki...

Konfigürasyon Mühendisi;

evet kesinlikle cevabı asla bulunamayacak soruları inatla sorma huyumuz karanlıklara düşürüyor bizleri.

Mary Raven;

sevgi bencil bir şey olsa gerek. yani gerçekten bir insan olmuyor genelde sevdiğimiz, bir fikri seviyoruz ve bu fikir her zaman bize iyi gelecek şeyleri içeriyor. sonra bunları herhangi bir insana yapıştırıyoruz. sevdiğimiz o insanın özü değil yakışsa da yakışmasa da onun üzerine yapıştırdığımız aslında kendi benliğimize hizmet eden bir şeyler. karışık ve garip şeyler :)

Jamini dedi ki...

Bence elinde olmayan sebeplerden dolayi üzüntü firtinasina kendini kaptirmamalisin,yoksa bunun sonucu bir felaket cukuruna girmekten farkli olmaz.

gokciii dedi ki...

evet bence de elimizde olmayan şeylere kafa yormayı bırakmak en doğrusu gibi yine de bi yerde kopuyor insan.

Jamini dedi ki...

bazen evet kopuyor insan,ama önemli olan gecici olması bunun ve sonra basitce devam etmek kaldığın yerden.

Adsız dedi ki...

kendine sor neden diye,sonra dibe bat cevabını bulmadığın sorularla.bir gün gerçekten sev ve sevil,sonra sen ya da o bırakıp gitsin...sanki yüzyıllardır aynı şeyler yaşanıyor sadece değişen özneler sadece..hayatı kabul etmekle başlıyor herşey sanırım..öptüm tüm samimiyetimle..