nostalji. bu tek kelime beni bir süredir çok meşgul ediyor. ankara'yı düşünüyorum. ankara'da geçirdiğim kışları ve sonbaharları. ankara'nın romantize edilecek bir tarafı olmadığının farkındayım. güzel bir şehir değil ama geçmişimi ankara'dan bağımsız düşünemiyorum ve bu durum ankara'yı istesem de istemesem de kişisel tarihçemin ortasına koyuyor. ondan bağımsız bir çocukluk ve gençlik yok benim dünyamda. ankara kadar bana tanıdıklık hissi veren, huzurla, acıyla, ölümle, mutlulukla ve depresyonla eşleşen başka hiçbir yer de yok.
mevsimlerin olmadığı bir şehirde yaşıyorum şu an. her daim yaz, hava hep sıcak ama son iki gündür yağmur yağıyor ve güneş yüzünü niyeyse hiç göstermedi. böyle havalarda nostaljinin ağırlığıyla baş etmek iyice zor. sonbaharları heyecanla beklerdim her yil ankara'da. ankara'ya karanlığın, yağmurun ve soğuğun yakıştığını söyledim hep. bitmeyen öğleden sonrası yağmurları, evde tek başıma içtiğim kahveler ve camdan baktığımda gördüğüm hep aynı manzara. yıllar ve yıllar boyu hiç değişmeyen manzara. 20 yıl aynı pencereden aynı dışarıya bakan ben. bu yazdığım cümlelerin hiçbirinde herhangi bir olağanüstülük yok. ama ben kendimi bu sıcak memlekette soğuğa ve yağmura özlem duyarken buluyorum. ama daha çok ankara'daki yağmura ve karanlığa özlem aslında duyduğum. ankara'nın her sonbaharda hissettirdiği yeni bir yıla başlama heyecanı... burada o heyecanı hissedemiyorum. mevsimsiz ve dönemsiz bir hayat yaşıyorum. şikayet ettiğimi düşünmeyin, güneş çok güzel ve ben ankara'da olduğumdan daha mutluyum, -genel olarak.- ama insan mutsuz anları da özleyemez mi ya da sonbaharın hissettirdiği mutluluk veren o garip hüznü özleyemez mi insan? işte nostaljinin saçma tarafı bu; yaşarken aslında tiksindiğim şeyleri özletiyor bana. nostaljinin gölgesi düşünce anıların üzerine gerçekte olduklarından daha başka hatırlanıyorlar, romantize edilip bambaşka şekillere bürünüyorlar. olduklarından daha beyaz, daha aydınlık oluveriyor o anılar. şimdiki zamansa bir anda kararıyor, mideme anlam veremediğim bir ağırlık çöküyor.
1 yorum:
Ankara'da olup eski Ankara'yı özlemek, eski Kızılay'ı istemek, sürekli çocukluğunu özlemek gibi bir şey. Bu başka bir his gerçekten.. Ben anlatamıyordum, sen ne güzel anlatmışsın.
Yorum Gönder