25 Mayıs 2009

Günler geçer gider, hayat bazen yavaşlar bazen de yavaşlamaz.

Sevgili blog, bugün seni günlük olarak kullanasım var. Bu sabah daha erken kalkmam gerekirken 2 günde toplam 16 saat otobüs yolculuğu yapmanın verdiği yorgunlukla uyanamadım. Biraz zaman geçince yataktan sürünerek çıktım, ders çalıştım kafam çalışıyordu ilginç bir şekilde okuduğumu anlayabildim. Sonra okula gittim sınava girdim beklediğimde iyi geçti, sevindim. ÜDS kursuna kaydoldum, orda bize "babacım" diye hitap eden dersane müdürüyle tanıştım, sevdim kendisini kursa başlayıp beğenmezsek 2 hafta içinde hiç para ödemeden kursu bırakabileceğimizi söyledi, sevindim. Ha bundan önce yaz okulunda ders alacağımız hocanın odasına uğradık, bizim bölümde yaz okulu açılmıyor ama not yükseltmek için başka bölümlerden ders alabiliyoruz. Neyse işte gittik bu adamın kapısına "ben psikoloji öğrencilerine artık ders vermiycem, çok ukala oluyorlar, bana ders vermeye kalkıyorlar" dedi. Biz de "aman hocam olur mu öyle şey biz hiç ukalalalık yapmayız o kimse artık onun terbiyesizliğiymiş, biz alalım" dedik. Tamam dedi siz alın, sonra da akyaryumdaki kurbağa yavrularını gösterdi böyle balık gibi kuyruklu iğrenç bişey. O arada yemek yedik ama çok da önemli değil o kısmı atlayabilirim. Asıl önemli yemek olayı daha sonra gerçekleşti çünkü mcroyal ile birlikte çilekli milkshake aldım ikisini birlikte yedim, içtim. bu kadar alakasız görünen iki şey,n bu kadar uyumlu olabileceğine inannmazsınız, pek süper oldu tavsiye ederim. Sonra üzerine bir külah da dondurma yedim. Son 20 günde nasıl 4 kilo aldığımı son 2 cümleden anlamak hiç de zor değil, neyse ben kilo almaktan dolayı mutluyum 4 kilo daha almak istiyorum valla, yiyorum işte çatlıycam yakında galiba ama neyse artık.

Yolda gelirken Juanes dinledim, nezaman juanes dinlesem şu ispanyolca ne güzel dil diye düşünüyorum İspanyolca öğrenesim kabarıyor, başka bir bahara artık önümüzdeki zaman dilimlerinde sürekli ingilizce çalışmam gerekecek ve bissürü sınava vesaireye gireyim derken ispanyolca askıda kalacak. İspanyolca demişken şu izlenimimi de paylaşayım, İzmir Madrid'e benziyormuş, çok benzer yönleri var 2 günde izmir'i pek gezemedim ama gördüğüm yerlerde çok benzeyen birkaç şey vardı. Zaten daha önce de izmiri sevmiştim ama şimdi daha bi sevdim bir de çok sıcak olmasa mutlu bir şekilde İzmir'e göçebilirim. Eğer yüksek lisans yapmaya koşullar el verirse ve Ege Üniversitesi klinik psikoloji programında bana bir yer açarsa pılımı pırtımı toplayıp izmir yollarına düşerim, Ankarayı özlerim ama olsun.

Böyle işte birgün daha bitti, yarın gene sınav var, öbür gün de sınav var cuma da var sonra özgürlük, deniz, sahilde içilen çaylar, çok yıldızlı, bol yakamozlu geceler. Ah bi gelse, şu sıkışıklıkta roland garros'a bile bakamadım hiç ühühüü (yalancıktan ağlama sesi)

Hiç yorum yok: