1 Aralık 2011

Veciz Sözler

"Bir gün Hasan Kale'de bana, yalnızca yirmi bir yıl yaşadığı halde nasıl olup da binlerce yıl sevgisiz kalmış gibi hissettiğini sormuştu. Yanıt olarak gidip sarıldım ona. Kollarıma güvenirim, sıskanın teki de olsam!"

"Nesteren seni tanıyalı bir yıl bile olmamışken nasıl oluyor da binlerce yıldır sevgine hasretmiş gibi hissediyorum?"

"Bir kere Sulhi çok ama çok sevilmek istiyordu. Bu dünyada, en azından gezegenimizin bu yarıküresinde, çok sevilmek isteyenleri kimse sevmiyor. Acı ama gerçek bu!"

"Herkesin içinde bir ölü taşıdığı söylenir. Felsefenin, edebiyatın humuslu topraklarında yeşeren bu cümleye bir itirazım yok elbette. Ama şuna ne buyrulur: Sulhi artık nasıl bir diyalektik haltsa bu, içindeki ölüyü taşıyamıyor, sık sık düşürüyordu."

"Sulhi şöyle böğüre böğüre ağlamak istedi. İnsanlığın durumu hiç de iyi değildi, onu düştüğü yerden kurtarmak gerekiyordu. Tanrı, eğer varsa, bir iyilik yapıp bütün kullarının kulağına hiç durmadan "Sen değerlisin, sen değerlisin!" diye fısıldamalı, sırtını sıvazlamalıydı. Her türlü din insanın kendisini önemli bir varlık olarak hissetmesi için uğraşmalıydı. Arkadaş toplantılarında şiir okumak yasaklanmalıydı."

Barış Bıçakçı.

2 yorum:

white rabbit in the forest dedi ki...

altını hafifçe çizdiğim yerlerdi benim de.
"Sulhi artık nasıl bir diyalektik haltsa bu, içindeki ölüyü taşıyamıyor, sık sık düşürüyordu."
okurken acı acı gülümsedim yine..

gokciii dedi ki...

o kısım beni de çok etkiledi, bi güldüm bi ağladım. ne bileyim, tam sulhi işte. gülsen mi ağlasan mı bilemiyorsun.