14 Şubat 2008

Filmler,Filmler...

Son bir haftada birkaç film izledim,hepsinden bahsetmek istiyorum kısa kısa da olsa.Önce en sevdiğimden başlayayım.One Flew Over The Cuckoo's Nest.1975 yapımı Jack Nicholson'ın başrolünde oynadığı 5 oscarlı ,çok ödüllü,imdbnin top 250sinde şu an itibariyle 7.sırada bulunan ve benim tarafımdan da çok ama çok sevilmiş bir film.Jack Nicholson'ı ne kadar sevdiğimi söylemiş miydim?Söylemediysem söyleyeyim,bence kendisi dünya tarihinin gördüğü en yetenekli oyunculardan biridir.Bu filmde de tabi ki inanılmazdı.Mekan bir akıl hastanesi-psikiyatri kliğini.Burada kalan belki hepimizden daha da anormal olmayan insanlar ve onların dostlukları,yaşamla mücadele etme deneyimleri anlatılıyor.Böyle başlar başlamaz insanı kendisine bağlayan filmlerden.Bu filmle ilgili değişik bilgilerde var.İnsanlar bu filmi izledikten sonra psikiyatrlara olan güvenlerini gerçekten kaybetmişler ve bu dalın güvenilirliğine olan inanç azalmış.Daha sonra filmi izleyenler ve izlemeyenler katılımcılarla, psikaytristlere olan tutumlarını araştıran araştırmalar yapılmış.Bu gereksiz bilgiyi de verdikten sonra filmin en iyi film Jack Nicholson'ın da en iyi aktör oscarını aldığını belirterek 10/10 diyelim ve diğer bir filme geçelim:
The Doors,Beklentilerimi karşılamayan bir film olduğunu söylerek sözlerime başlayayım.Beklentilerim çok yüksekmiş belki de.O kadar çok insan bu filmi övüp şöyle böyle dedi ki ben de haliyle göreceğim şeyden çok memnun kalacağımı düşünmüştüm.Öyle olmadı.Yani filme asla kötü diyemem bir kere Val Kilmer Jim Morrison rolünde kelimenin tam anlamıyla devleşmiş.Sırf onun muhteşem oyunculuğu için bile izlenir zaten,adeta Jim Morrison'ı oynamamış Jim Morrison'ın ta kendisi olmuş,muhteşem.Val Kilmer'ı da çok severim zaten:)Filmin beğenmediğim yönleri The Doors'un gelişim sürecini çok aceleye getirmesi,Pam ve Jim aşkının üzerinde gerektiği gibi durmaması.Çünkü Pam,Jim Morrison'ın hayatının bu şekilde yönlenmesinde en çok etkisi olan insan,onların farklılıkları,ve aşklarının büyüklüğü üzerinde çok durulmamış.Yeteri kadar durulmamış desem daha doğru olur belki.Her şeye rağmen The Doors'u ve Jim Morrison'ı seviyorsanız izlemenizde fayda var.Ayrıca Val Kilmer'ın performansı da görülmeye değer. 6/10
I'm Not There:Bob Dylan'ın hayatının farklı dönemlerini anlatan değişik bir film.Evet değişik doğru kelime,Bob Dylan'ın saçları kadar karışık aslında.Ama sanırım fazlasıyla karışık bir adamın hayatı bu şekilde anlatıldığında daha etkili oluyor.Anlatım biçimi anlatılan durumu simgeliyor bir anlamda.I'm not there'in en güzel özelliği birbirinden yetenekli oyuncuları aynı anda Bob Dylan olarak izlememize imkan vermesi.Christian Bale ve rahmetli Heath Ledger gerçekten çok başarılılar.Cate Blanchett'i herkes çok beğenmiş bu filmdeki performansıyla ama ben beğenmedim.Kendisi bu filmdeki rolüyle en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında oscara da aday olmuş.Bilmiyorum yani ben sevemedim bu filmde,genelde de sevmem zaten:)Oldukça uzun ve izlemesi zahmet gerektiren bir film ama izlendiğine değiyor,ve tabi ki yine Bob Dylan'ı seviyorsanız onun şarkılarını bir de hayatını izlerken dinleyeyim diyorsanız tavsiye edilir.Ayrıca Bob Dylan gerçek bir şair.7.5/10
Ve son olarak The Notebook:The Notebook için ne desem az.Yani objektif olamayacak kadar çok sevdim.İzlemeden önce de biliyordum seveceğimi zaten.Romantik filmlerin benim üzerimde garip etkileri vardır.Bu da zaten olabilecek en romantik filmlerden biriydi sanırım.Ryan Gosling çok yetenekli,çok hoş.Filmin konusu ayrı bir güzel.Klişe belki biraz ama klişe olan her şey kötü olmak zorunda değildir.(ve evet klişe olan şeylerin çoğu kötü ama hepsi değil:))Film ayrıca mekanlar ve görsellik konusunda da çok tatmin edici.Başka bir şey dememe gerek yok çok süper bir film favorilerim içinde yerini aldı,yine de mutsuz bir zamanınızda izlemeyin derim çok fena yapıyor,ben de izlemek için olabilecek en kötü günü seçmiştim.10/10

Yarın da Sweeney Todd günü,ne kadar mutluyum bir anlatabilsem:)

4 yorum:

Anıl dedi ki...

Guguk Kuşu hakkında söylediklerine katılmadan edemeyeceğim. Yalnız Nicholson'un The Shining'deki performansını da görmelisin. Bir The Notebook için 10 üzerinden 10'u layık görmen biraz garip geldi bana. Herhangi bir Türk filminde dahi rastlayabilirsin o tarz bir senaryoya. Bence oyuncuların performansı dahi kurtaramamış ki oyunculuklar bile yapmacık gelmişti bana. Arkadaş tavsiyesi ile izlemiştim bu filmi. Ancak bırak ağlamayı sadece tebessümle izledim ben bu filmi. Tabii bunlar benim görüşlerim :)

gokciii dedi ki...

Dedim ya senaryo klişe ama işte o kadar sevdim ki objektif olamıyorum,napayım:) Bir de ben bu tarz filmleri acayip severim türk filmleri de dahil:):)

Esin dedi ki...

Sweeney Todd'u izledim, super, super, super!!!

gokciii dedi ki...

Bence de süper,süper,süper:)Bir daha izleyeceğim sonra da uzun ve spoiler dolu bir yazı yazacağım:D:D