8 Ağustos 2011

And given my life long search for irony, you can imagine how happy I am.

Huzureviyle ilgili anlatacak çok hikaye var ama galiba ben şimdilik hiçbirini anlatmayacağım. Niye bilmiyorum, öyle işte. Sadece Güney teyzeyle vedalaştıktan sonra, tam ben odadan çıkarken arkamdan "kendine iyi bir sevgili bul" diye bağırmasından bahsetmek istiyorum. Ne mükemmel kadın ya, 20 yaşında bir insanı 80 yaşındaki bir bedene koymuşsunuz işte o Güney Teyze olmuş.- Sırf güney teyze için bile artık iyi bir sevgili bulmalıyım yoksa kendimi kötü hissedeceğim ciddi ciddi.- Bir keresinde Güney Teyze'ye "birtakım adamlar beni istemedi ben napıyım" demiştim. O da direkt "olmaz öyle şey" demişti. Çok içten bir "olmaz öyle şey." "Oluyor valla" dedim. "Olmaz, imkansız" demişti çok ciddi bir şekilde. İnsan sevdiği insanlara hep en iyisini layık görür. Birileri tarafından sevilen kimselerse hep kendilerine onları seven kişiden daha iyilerini layık görür. O yüzden böyle; sizi seven insana göre siz mükemmelsiniz ve yalnız kalmamalısınız ama sizin sevdiğiniz insana göre her zaman sizden daha iyisi olabilir. Sen beni seviyorsan daha iyisi de sevebilir diye düşündükleri için herhalde. Çok da emin değilim. Ama olaydaki ironi asıl bahsedilmeye değer olan. Phoebe'nin Friends'in bir bölümde sarkastik bir şekilde dediği gibi, "hayat boyu ironiyi aradığım düşünülürse şu an ne kadar mutlu olduğumu tahmin edemezsin." İroni var iyi güzel de al bu ironiyi nerene dayarsan daya durumu kısaca. Bu bilgiyle ne yapabiliriz hiç bilmiyorum. Bakın artık neden diye bile sormuyorum, Oluyor öyle diyorum, Güney Teyze de olmaz öyle şey diyor. Gene de anlaşıyoruz bi yerde. Zaten bazı insanlarla anlaşmak çok kolay. Fikirleriniz farklıyken bile gül gibi anlaşıp gidiyorsunuz. Bazı insanlarla da aynı fikirde olsanız bile anlaşamıyorsunuz bırakın farklı fikirlerde olmayı. Sanırım hayatımı ilk gruptaki insanları aramaya ve bulmaya adamalıyım. Veya hiçbir şeye adamamalıyım. O insanlar kendiliğinden bulur beni diye ummalıyım. Belki günün birinde onunla maçlarda bağırıp zıplayan, cebinde 5 kuruş yokken restaurantlara gidip hesabı ödemeden kaçmayı onunla beraber planlayan ve anlattığı her hikayeyi can kulağıyla dinleyen Güney Teyze'nin eşi gibi biri beni de bulur. "Ben çok şanslıydım" diye kabul etmese inanacağım benim de başıma böyle bir şey geleceğine ama kadın şanslı, ben değilim.

Şaka maka anlatmayacağım dedim ama anlattım gene Güney Teyze'yi. Gerçi kendisi bir derya burada yazılanlar onun onda biri bile değil ama işte biliyorum ki o çok mutlu olurdu onun hakkında yazdığımı bilse. Yine de bazı şeyler anlatılmayacak kadar güzel ve kafamın içinde bir yerlerde korunmaya değer.

Bahsedilen alıntının orjinali de şu:
Monica: Wow, isn't it ironic that David would show up on the same day that you and Mike exchange keys?

Phoebe: (sarcastically) Uhuh... Yeah...!, you know. And given my life long search for irony, you can imagine how happy I am.

Hiç yorum yok: