29 Şubat 2012

Korku

Orta okuldayken bir tane Türkçe öğretmenimiz vardı. Bu adamı hayatımızda ilk kez sokakta görsek ve ne iş yaptığını sorup, Türkçe öğretmeni cevabını alsak hepimiz boşluğa doğru şaşkın gözlerle uzun uzun bakardık. Ne alakası vardı, komikliğe bak, hem öğretmen hem de Türkçe. Çok uzun boyluydu, çok iriydi, saçları griydi ve ağır bir şiveyle konuşurdu. Tatlıydı bence şivesi ama Türkçe öğretmenlerindeki o mükemmel telaffuz takıntısı belli ki onun için bir şey ifade etmiyordu. Kompozisyon sınavlarında kağıdı nasıl kullandığımıza, yazımızın bozukluğuna ya da çizgisiz kağıtta iki paragraf arasında oluşturduğumuz 30 derecelik açıya hiç takılmazdı. Biz kompozisyon yazarken gazetesini okur, arada espri yapardı. Hayatta umursadığı pek az şey var gibiydi. Hatta bir keresinde bizi okuldan kaçarken yakalamıştı, biz tırsmaktan adamın yüzüne bile bakamıyorken, "hadi gidin nereye gidiyorsanız ama dikkatli olun" demişti. Korkudan çokça adrenalin salgılamış, normalde yürüyeceğimiz hızın üç katı hızla yürüyerek uzaklaşmıştık oradan. Ondan bu kadar korkmamızın sebebi ise derslerde sinirlendiğinde hiç acımadan öğrencilere geçirdiği meşhur tokatlarıydı kuşkusuz. Bir keresinde çocuğun birini flütle dövdüğünü görmüştük, hemen kafamızı çevirmiştik tabii. Çok acımış olmalıydı, hem flüt hem de sarı... Tüm okulda onunla ilgili rivayetler dolaşırdı. Geldiği okulda çocuğun birini camdan atmış derlerdi. Eski okullarından birinde müdür yardımcısını dövmüş o yüzden onu önce doğuya sürmüşler, sonra da buraya gelmiş, derlerdi. Doğru da olabilirdi ya tüm bunlar ama bana öyle geliyordu ki büyük ihtimalle uydurmaydı. Herkes korkuyordu, korku büyüdükçe hikayeler de çoklaşıyordu.

Garip bir insandı vesselam, sevdiği öğrencilere de çok iyi davranırdı. Bana hep takılırdı mesela, gözlüklerime laf ederdi. Kitapta okunacak yerleri bana okuturdu, aferin derdi. Nedense bana hep çok iyi davranmıştı. O yüzden ona karşı ne hissetmem gerektiğini bir türlü kestiremiyordum. Sınıf arkadaşlarımı dövdüğünü gözlerimle kaç kere görmüştüm. Birkaç kez öğrencileri çöpe doğru ittiğine de şahit olmuştum ama bana karşı çok nazikti. Sevsem bir türlü, sevmesem bir türlü. O yaşlarda bu tarz kararları vermek iyice zordu zaten. Korkuyordum ondan ama nefret edemiyordum. Savunmasız öğrencileri döven birini ise sevmem mümkün değildi. Öyle aradaydı her şey. Onun dersleri kararsızılık ve gariplikle geçiyordu benim için. Okul bittikten yıllar sonra, geçmişten bahsedip, gülüp eğlendiğimiz bir gün arkadaşlarımdan biri, bu hocayla ilgili bir anı anlattı. Hoca bir öğrenciye çok sinirlenmiş. O kadar sinirlenmiş ki hedefteki çocuğa doğru hızlı bir hareketle yaklaşmış, şöyle en sağlamından bir tane tokat atmış. Tokat o kadar şiddetliymiş ki çocuğun kafası sıra arkadaşının kafasına çarpmış, sonra sıra arkadaşından kafa yiyen çocuk, o darbenin hızıyla kafasını bir de duvara çarpmış ve çok ağlamış. Hoca özür de dilememiş. Belki de, nasılsa gelecekte bu çocuk da dayak yiyecek bir hareket yapar, onu önceden dövmüş oldum diye düşünmüştür. Ama zavallı çocuk kendisiyle bu kadar alakasız bir şey yüzünden günün en büyük dayağını yediğiyle kalmış. Bir kafa bir de duvar. Bu hikayeyi dinlerken hepimiz çok güldük, o hocanın garipliklerini hepimiz biliyorduk ama bu hikaye belki onunla ilgili hissetmemiz gereken şeyi bize net olarak açıkladığı için, sonunda rahatlamıştık. Hepimiz önce kafa sonra duvar yiyen o çocuktuk. Aslında sadece korkuyorduk. Hayat boyu karşımıza çıkacak insanların bir ön gösterimiydi o türkçe öğretmeni. Bize ne kadar iyi davranmış olursa olsun, bir tek kişiyi bile bu derece incitme kabiliyeti olan bir insan önünde sonunda başkalarını da incitecektir. Bunu anlamıştık. Belki de sırf bunu anlamamıza yardımcı olduğu için o hocayı hala bu kadar açık şekilde hatırlıyorum. Belki de temsil ettiği şeyleri unutmayayım diye zihnim onunla ilgili tüm ayrıntıları saklamıştır, hiç unutmamam gereken bir şeyi öğrettiği için bana... Yıkıcı insanlar yıkıcılardır. Sadece fiziksel olarak sizden daha güçlü oldukları için sizi korkuyla terbiye etmeye çalışsan tüm insanlar, belki de hayat boyu en uzak durmamız gereken insan tipleridir. Korku güçlü bir his, insanın tüm algısını şekillendirebiliyor. Bazen korkuyla saygı hatta sevgi bile birbirine karışabiliyor. Ama tüm kılıfların altında içten içe bir insanın size zarar verebileceğinden korkmak baş edilmesi çok büyük bir yük. Çocukken insanların kalbine, ruhuna bu korkuyu salmak ise insanlığın en çirkin marifetlerinde biri.

7 yorum:

bittersweet dedi ki...

çok güzel anlatmışsın sondaki "tüm kılıfların altında içten içe bir insanın size zarar verebileceğinden korkmak baş edilmesi çok büyük bir yük" sözüne de katılıyorum.Ayrıca hem kafa hem de duvar yiyen çocuk olayına da güldüm :))

Sade dedi ki...

ben senin geçmişini de sıcak buldum.

Sinem dedi ki...

"Bize ne kadar iyi davranmış olursa olsun, bir tek kişiyi bile bu derece incitme kabiliyeti olan bir insan önünde sonunda başkalarını da incitecektir."

mükemmel tanımlama.

:*

gokciii dedi ki...

bittersweet;

çocuğun durumu hem trajedi hem de komedi. insan gülmekten alamıyor kendini. bahtsız bedevi yavrucak :)

olric;

ben de mutlu oldum sıcak bulduğun için :)

sinem;

sağol balım, asıl sensin mükemmel :)

Hora dedi ki...

bizim ilkokul hocası da hayalarına dahi teperek döverdi öğrencileri, bir seferinde babası marangoz olan öğrencisine yaptığı sopayla tırnak kontrolunde parmaklarımı masaya koyup hızla vurmuştu, sopa da kalındı, tırnağım morarmıştı, cocuk aklı, korkup ağlamıştım parmağımı keserlerse diye. Sen misin ağlayan, yanına çağırdı, ne var ne ağlıyorsun dedi. tırnağımı gösterdim, buna mı ağlıyorsun deyip bi de tokat sallamasın mı en okkalısından..yıllar sonra bugün yegenimi okuldan almaya giderken geriden gördüğüm anda yolumu değiştiririm. nefret ederim. cocukken yasanabilecek en kötü anıları bahsetmiştir bana.

gokciii dedi ki...

senin yaşadığın olay da gerçekten çok kötüymüş. bizim nesil dayakçı hocalarla büyüdü galiba. ben 8 sene boyunca birçok farklı hocanın akla hayale sığmayacak şekillerde şiddet uyguladıklarına şahit oldum. ilkokuldaki sınıf öğretmenimiz sorduğu soruyu bilemeyenleri tahtaya çıkarıp kafalarını tahtaya vururdu mesela. çöpe falan sokardı çocukları. 8 -9 yaşında insanlara böyle bir korkuyu aşılamak çok korkunç. belki bir çoğumuz sadece korkmak yüzünden potansiyelimizin bir kısmını köreltmişizdir. bana öyle olduğunu düşünüyorum mesela.

Hora dedi ki...

potansiyellerimizi şiddet potasında erittiler..ve dahi erisinler.