27 Mart 2012

Masal

bir zamanlar "yalnızlık insana bir kez yapıştı mı kolay kolay bırakmıyor" gibi bir cümle kurmuştum burada. neden böyle cümleler kurduğumu ben de bilmiyorum. yalnızlık üzerine konuşmayı sevmeyen bir insan olarak yalnızlıkla ilgili çok fazla konuşuyorum sanki. böyle bir cümle kurduğum da bugün dolmuşta, eve dönerken aklıma geldi. eve hep dönülüyor değil mi? keşke gidilen bir ev olsaydı, bir ev ihtimali ya da. var olan evden, dönülen evden başkası. güzel olmaz mıydı? dolmuşlarda yıllar önce kurduğu manasız cümleleri hatırlayan bir insan olarak belki de dönebileceğim bir evim olduğu için şanslıyımdır. insan bazen şansını zorlamamalı. olacak şey var, olmayacak şey var. neden hayatım boyunca var olmayan şeyleri özledim, neden hep imkanım dışı seçeneklere ulaşamamayı kayıp olarak gördüm, neden hep kendi kalbimi kırdım? kendimi anlayamıyorum. insan kendi kalbini kırar mı? kırmamalı. dünya bu kadar kırıcı bir yerken insan kendini kırmamalı. meli, malı cümleler kurmayı sevmeyen biri olarak fazlasıyla içi boş cümle kurdum galiba bu akşam. ama fazladan birkaç cümle ile şansımı zorlarsam şunu söyleyebilirim ki; tüm manasızlıklar içinde, bunca kırıklıktan öğrendiğim tek şey; hayatta hiçbir şeyin olması gerektiği gibi olmadığı. olması gereken sadece kafamızın içinde çünkü. insanın kendi kafasının içindekinin gerçek olamaması ne büyük bir dram. büyük gerçek. en azından gerçeğin ne olduğunu fark etmek hafifletir belki bu trajediyi. insanlar tam tersi olacağını söyleseler de... masalların insanı üzmediğini kim söylemiş. gerçeği kabullenmek kadar masalsı olamaz hiçbir masal.

1 yorum:

Pollyannanın Kahvesi.. dedi ki...

Yalnızlık sinsi bir düşman gibidir çoğu zaman.
Yapışabilmek için an kollar. Buldu mu bırakmaz.
Ya onunla yaşamayı öğrenmek zorundayız ya da mutsuz olmalıyızdır. Ortasını sunmaz pek fazla...