11 Haziran 2012

Saat

saat hep dördü on üç geçiyor. bozuk bir saatin en güzel yanı zamanı gerçekten durdurabilmesi. zaman benim için 16.13'de durdu. 11 yaşımdan beri sahip olduğum bu saat babam öldükten kısa bir süre sonra çalışmamaya başladı. büyük ihtimalle pili bitmiştir, bozulmuş da olabilir, bilmiyorum. çünkü saatçiye götürmüyorum. çünkü bizim evde saatçiye hep babam giderdi. evdeki tüm saatlerle özel olarak ilgilenir, bozulduklarında ya da pilleri bittiğinde saatçiye götürürdü. banyodaki çalar saati o ayarlar, yaz saati uygulamasına geçildiği zaman uyumadan önce tüm saatleri o değiştirirdi. belki de herkesin evinde böyledir, zamandan babalar sorumludur. en azından çocukken bana öyle gelirdi. mekandan anneler zamandan babalar sorumluymuş gibiydi. üzerine konuşulmayan bir iş bölümüydü belki. baba ölünce de zamana bir şey oldu doğal olarak. benim saatim durdu ve onu takmayı bıraktım. çocukluğumdan beri yanımdan ayırmadığım bu saati neredeyse bir buçuk yıl hiç takmadım. bir köşeye bıraktım. o da ilerlemeyi bıraktı. sonra geçen ay saati yeniden takmaya başladım. nedensiz yere. artık durmuş zamana bakmak istiyorum belki. ya da belki ölü bile olsa o parçamı bir kenara koymaya henüz hazır değilim. şimdi her gün dördü on üç geçe'de takılı kalmış saatimi takıyorum. saatin durduğunu bildiğim halde günde en az on kere kolumdaki saate bakıyorum. sanki yeterince bakarsam zaman yeniden akmaya başlayacakmış, sanki zamanı ben kontrol edebilecekmşim gibi hissediyorum. hiçbir şeyi kontrol edemiyorum. herkese saatçiye gidip saatimi yaptıracağımı söylüyorum ama biliyorum ben o saati bir daha asla yaptırmayacağım. hem zaten dünyanın herhangi bir yerinde saat dördü on üç geçmiyor mudur?

3 yorum:

kukuletalı dedi ki...

"mekandan anneler zamandan babalar sorumluymuş gibiydi"

ömrüm boyunca buna hiç dikkat etmemiştim... bu tespitin karşısında tüylerim diken diken oldu.

Sade dedi ki...

saat dördü üç geçe sana yorum bırakmak istedim ama senin içi saat hep dördü üç geçiyor senin zamanında senin için birakıldı bu yorum.

ekin dedi ki...

bu çok naif ya ve çok da güzel.