5 Nisan 2009

Teoriler, Hikayeler, Sonlar ve Mutlu Sonlar

Hayat ne garip vesaire diye düşününce hemen vapurlar falan dememek lazım, bazen gerçekten garip, valla. Mesela benim bir yerde sabit olarak durulduğu zaman, o sabit durulan zaman aralığı içinde en az 10 tanıdık görebileceğimize ilişkin bir teorim vardı, hatta bu teoriyi sınamak için en uygun yerin sakarya caddesi olduğunu söyler dururdum. Bugün bu teoriyi sınama şansım oldu, yaklaşık 9 saat boyunca bir yerde sabit durdum (sakarya değildi ama olsun) ve çok alakasız 7 tane tanıdık gördüm. (10 a ulaşamdım ama başlangıç için hiç de fena değil.)1 tanesini 3 yıldır, 3 tanesini 1 yıldır hiç görmüyordum hatta. Yapmamız gereken lokasyon değiştirmeden sabit durmak ve etrafa bakmak, insanlar geçecektir mutlaka, hele Ankara gibi bir şehirdeyseniz. Hoşuma gitti de bu olay o sebepten bloğumla paylaşayım dedim, teori üretme konusunda bir Barney Stinson değilim ama kendi teorilerimle de çok gurur duyarım ayıptır söylemesi :)

Bugünün bir diğer süper yanı da Anathema konserinde görüp aşık olduğum ve kendisine "kirpik wonderland" ismini layık gördüğüm süper insanla yaklaşık 2,5 ay sonra çok alakasız bir yerde karşılaşmamdı. Yüzü beynime öyle bir kazınmış ki görür görmez tanıdım hatta kendisine çok garip bir şey görüyormuşum gibi baktım ki bu benim en rahatsız edici davranışlarımdan birisi, bazen insanlara saçma sapan bir şekilde bakıp, yaptığımın salaklığını anlamadan uzun süre bakmaya devam ediyorum. Kalma durumu var bende, tepkilerimi ayarlayamıyorum kimi zaman. Neyse bu durum üzerinde çalışacağım, kendimi geliştireceğim. Sonra ben çocuğa bakarken, o da "bu kız niye bana bakıyo lan" bakışını atarken ipod'da "it had to be you" çalmaya başladı. Romantik komedilerden bir sahne yaşadım yani, sonra kendime güldüm, universe garip bi oyun mu hazırladı acaba bana dedim, evime kadar "it had to be you"u dinleyerek yürüdüm. Bir daha karşıma çıkarsa merhaba diyeyim bari o an mutlu son olsun, bu da böyle bi mutlu hikaye olsun, aslında hikayenin gergin bir giriş kısmı da var ama fazla miktarda gereksiz düşünce ve gereksiz insan içerdiği için anlatmıyorum, olayın sadece güzel yanını analttım, sizin zihinlerinizi sağlıklı tuttum. Romantik komediler de böyle değil midir, mutlu sonla biter devamını asla öğrenemeyiz, belki "the end" yazısı göründüğü saniyeden itibaren birbirlerinden nefret etmeye başladılar ve çirkin laflar söylediler, nerden bilebiliriz. Ama romantik komediler bizi mutlu etme görevi görüp, görevlerini tamamladıkları anda da hayatımızı terk ettikleri için böyle oluyor. Bazı şeyler de böyle olsun, başı,sonu ve ne olacağı ile ilgili karamsar düşünceler yerine, yaşanan anın hikayesini dinlemek böyle bi umut verici, mutlu edici vesaire. Neyse hadi son noktayı koyuyorum. THE END.
Ama Harry'nin Sally'i niye sevdiğini söylediği sahne ne kadar güzeldi, ne süperdi değil mi? Ah böyle şeyler olmuyor ki, Harryler yok, Sallyler o partide tek başlarına oturup kalıyor.

3 yorum:

sinem dedi ki...

altın mantar neymiş, asıl ödül burda:

http://geowyns.blogspot.com/2009/04/al-gulum-ver-gulum.html

si yu! :)

tam tam tam dedi ki...

Eheh, babası Romantik Komedilerin. Hatta şöyle de bir replik vardı:

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=when+harry+met+sally%2F%2315128072

gokciii dedi ki...

Bu filmde harry'nin söylediği her şey ilginç ve aslında adam her konuda haklı :)