16 Ekim 2010

Mesafe

İnsanların arasındaki mesafeler inanılmaz olabiliyor bazen. Öyle mesafelerin nicel boyutunu kast etmiyorum bile. Birkaç hafta önce yanından bir saniye ayrılmak istemediğin, birlikte çok zaman geçiren insanlara özgü o ortak dili oluşturmaya başladığın, sevdiğin, özlediğin bir insanla birden bire aranıza giren, ortanıza yerleşen mesafe bahsettiğim. Çok garip, sanki o kişi aynı insan değilmiş hatta sen aynı insan değilmişsin gibi. Konuşabileceğiniz tek şeyin, sokakta yanından geçerken seni görmemesini dilediğin teyzeyle konuştuğun şey olması beni üzen. Öylesine bir sohbet ; iki tarafında rahatsız hissettiği ve "ama şimdi karşılaştık bir şeyler konuşmamız lazım sadece bir kafa selamıyla da geçilmez ki o zaman söyleyecek bir şey lazım, hadi konuş konuş konuş" şeklinde iç sesimizle kendimizi bile baydığımız, samimiyetsizliğimiz yüzünden duruma yabancılaştığımız anlar silsilesi. Samimiyet kazanılması zor bir şey ama belli ki kaybetmesi çok kolay. Benim içinse samimiyeti kurmak herkese oranla daha zorken bu kadar kolay kaybedebilmeme daha çok üzülüyorum haliyle. Bir yandan da aslında gerçek bir samimiyet olsaydı durum bu olmazdı diye de düşünmeden edemiyorum. Belki benim olayım yakınlığı kaybetmek değil de aslında gerçekten hiç yakın olamamaktır. Bu düşünce başlı başına korkunç ama gerçeklerin çoğu öyle oluyor zaten. Ne yazık ki.

Hiç yorum yok: