19 Mart 2011

“I wish that just once people wouldn't act like the clichés that they are.”**

ne zaman ki "ama bu diğerleri gibi değil" diye düşünmeye başladınız o zaman kendinize bir dur diyin. çünkü herkes herkes gibi. kimse farklı değil, farklı birinin hayali çok güzel, çok mutlu edici ama ne yazık ki yok öyle bir şey. insanlar klişelerin gerektirdiklerini yerine getirmeye öylesine meraklı ki farklı insan fikri ancak ulaşılmaz bir ideal olarak kalıyor. herkes herkese benziyor. herkes sizi üzmenin bir yolunu bulabiliyor. herkes siz onlara bok gibi davranın istiyor, herkes içinizden geldiği gibi olmanın cezalandırılması gereken bir şey olduğunu düşünüyor.

kimseye ilgi göstermeyin, içinizden insanları aramak geldiğinde durdurun kendinizi. çünkü bir insanı aramak muhtaç görünmenin diğer şekliymiş.. hatta birine nasılsın diye sormak bile muhtaç görünmek anlamına geliyormuş. cool insanlar birbirlerine nasılsın diye sormuyorlarmış. neler öğreniyoruz hayatta.

kimseyi sevmeyin çünkü görünen o ki insanlar sevgi aradıklarını iddia eden ama sevgi gördüklerinde sizden uzaklaşmanın yolunu arayan mahluklar. kimsenin sevgi aradığı falan yok hepsi yalan.

kimseyi özlemeyin. çünkü özlemek de hezeyana tekabül ediyormuş. hatta bir insana yakın davrandığınız her an bi sorgulayın hayatı. çünkü yakın davranmayı sizin başlatamamış ama yakınlığa yakınlıkla karşılık vermiş olmanız "ne yapsaydım kendimi geri mi çekseydim" cümlesini duymanıza neden olabilir. insanlar ciddi ciddi bu cümleyi kurabilirler. kuruyorlar. çünkü kendi dünyalarında birileri onlara yapışmanın fırsatını kolluyor kendileri de "çok iyi" insanlar olduklarından karşı tarafı "kırmamak" adına kendilerini geri çekemiyorlar. Olay tamamen başka şekilde vuku bulmuş olsa da onlar size hiçbir şeyi düzgün hatırlmayan ve uyduran sensin muamelesi yapabiliyorlar. ah canlarım benim.

ve "kimseye bir şey anlatmayın, herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra." ama yukarıda dendiği gibi bir insanı özlemek de yapılacak en büyük hatalardan biri. o yüzden kimseyle konuşmayın. siz bitirin her şeyi başlamadan. çünkü belli ki bir insanla konuşmanız bile onun sizi hezeyanlar içinde sanması için yeterli. o yüzden susun.

kimseye ben her zaman buradayım sen ne yaparsan yap ben yine de gitmem mesajını asla vermeyin. yaşar usta gibi olun, çeker vururum dönüp arkama bakmam bile falan diyin ne bileyim. ama sakın ha anlayışlı olmayın. siktiri çekin. ben giderim arkadaş ayağını denk al diyin. ya da demeyin. ne bileyim keyif sizin. ama bence diyin bi bildiğim var ki konuşuyorum.

sakın ama sakın bir insanın size kendinizi değerli hissettireceği günü beklemeyin. yok öyle bir şey. değersiz hissettireceği derseniz günlük bir aktivite olarak zaten hayatımızın merkezinde. beklemeyin yani öyle filmlerdeki gibi şeyler olmuyor. kimsenin umrunda değilsiniz. olmayacaksınız.

ama yok ben olmadığım biri gibi davranamam. bir insanı seviyorsam seviyorumdur aramak istiyorsam ararım ve kimseye bilerek kötü davranamam diyorsanız o zaman siz yalnız kalacak bir insansınız. tüm dürüst insanlar gibi.

ama yine de benim bunları yazdığıma bakmayın sinirli olduğum için diyorum hepsini. hani doğruluk payı yok mu tabi ki var. hayatta tutunabilen- oldurabilen insanların davranışlarını gözlemleyip fark ettiğim şeyler bunlar. gerçekten insanlar her şeyi oyuna çevirmeyi ve kötü niyetli davranışlarda bulunmayı başarabiliyorlar. arada safça davranan kişiler de ezilip gidiyor. belki davranışlarımızı değil de olaylara bakış açımızı değiştirirsek biz de mutlu olabiliriz. bunu yapmak dünyanın en zor şeylerinden biri olabilir ama aklıma başta türlü bir şey de gelmiyor. yani belki daha önce dediğim gibi beklentileri yok etmek lazım. çünkü insanların hayal kırıklığı yaratma potansiyelleri beni dehşete düşürüyor.

(bu yazı romantik ilişkiler bağlamında yazılmıştır. her türlü insani ilişki için geçerli değildir. hayır biliyorum zaten anlaşıldığını ama gene de notumu düşeyim ben)

**bir claire fisher cümlesidir. nasıl haklı bir isyandır. evet öyledir. zaten bi claire bi de ben sürekli isyanlardayız. değişen bir şey yok ama ne yazık ki.

Hiç yorum yok: