26 Mayıs 2008

Zaman geçiyor hem yavaş hem hızlı...


Yarın güzel bir gün olacak, biliyorum, şimdiden mutluyum. Okul biter bitmez bir kitap okuma maratonuna sokcağım kendimi, okumak istediğim kitaplar birikti. Bir de tenis izleyeceğim bol bol. Balkonda oturup gazoz içeceğim ve sabahları geç kalkacağım:)

Finallerim bitmek üzere, yarın son sınava girip okuluma veda edeceğim bir süre için. Temmuzda yine okulda olmam gerekiyor bu yıl kongremiz var, sınav olmadığı sürece okula gönül rahatlığıyla, mutlu mesut giderim sorun değil yani. En önemli ödevi bugün teslim ettik, kocaman bir yük kalktı üzerimden. Tek bir makale daha görseydim gerçekten koşarak camdan atlayacaktım. Çok uğraştım, güzel de oldu ama ödevi teslim ederken böyle bir baktım vay be dedim adeta bir sanat eseri olmuş :P Bu dönemi iyi geçirdiğimi düşünüyorum aslında. Okulun en zor dönemiymiş 2. sınıfın bahar dönemi ve düşe kalka atlattım. Hayatımın ilk kısa filmini çektim bu dönem, çok aceleye geldi tam içime sinmedi ama en azından beğenildi, ben de beğendim sayılır. Ayrıca hocamdan sinema duygum olduğuna dair sözler duymak da çok hoşuma gitti, bu işin üzerine gitmelisin dedi bana. İstemez miyim ben de üzerine gitmeyi, çocukluğumdan beri en çok istediğim şey sinema aslında. Hayat biraz farklı yönlere götürmüş olsa da beni fotoğraf ve sinema her zaman benim tutkularım olarak kalaak. Hem kim bilir belki psikoloji okumayı bitirdikten sonra, sinema da okurum. İstiyorum bunu. Ve eğer sinema okuyamazsam çok pişman olacağımı da biliyorum. Çünkü gerçekten yetenekli miyim değil miyim, görmem lazım. Ayrıca yeteneğim olmasa bile bir filmin yapm ya da çekim aşamasında çalışmak,ışık taşımak bile beni mutlu eder. Bu günlerde kendimle ilgili fark ettiğim bir şey bu. Bölümümü çok seviyorum ama nedense kendimi psikoloji ile ilgili bir meslekte hayal edemiyorum, çok uzak geliyor. Bilmiyorum, belki zamanla daha farklı görünecek her şey bana, ama sınıfta bir kariyer planı olmayan ender insanlardan biriyim, herkes uzmanlaşacağı alanı, çalışabileeği işleri düşünmüş, a planı tutmazsa diye b planı bile yapmış. Ben asla plan yapamayan bir insan olmamın yanında, hayata dair uzun süreli planlar yapmanın hayalkırıklığıyla sonuçlanacağını düşündüğüm için hayatımı kariyer veya gelecek planları içinde yaşamıyorum, yaşayamıyorum. Tek istediğim gelecek için okul bittikten sonra sinema okuyabilmek, sonra benden ne olur, olmaz o kısmı tartışırız.




Cannes'da önce Fatih Akın'ı görüp, üzerine de Nuri Bilge Ceylan en iyi yönetmen ödülünü alınca, ben bir sevindim, ne güzel Türk yönetmenleri orada arz-ı endam ediyor, güzel güzel konuşuyorlar sinemamız adına ne güzel bir gün dedim. Nuri Bilge Ceylan gerçkten çok da güzel konuştu. Yüzünde çok naif bir ifade var kendisinin, o kadar dingin görünüyor ki, duruşu bile huzur veriyor. Tebrikler diyeyim.

*Gustavo Kuerten tenisi bıraktı diye üzüldüm:( Dün hem kendisi ağladı hem de beni ağlattı. Onun o turuncu tişörtlü kıvırcık saçlı halini hiç unutamam, sesinden kendini belli eden, toprakta harikalar yaratan, kortların şirin çocuğuydu. güle güle Guga!
Eurovision izlerken çok eğlendim, ne kadar berbat şarkılar vardı yine. Güzel şarkılar da hak ettiklerini alamadı zaten. Mor ve Ötesi'nin performansı gerçekten çok iyiydi, bizim dışımızda bosna-herseğin şarkısı çok tatlıydı, güzel bir şarkıyla gelmişler onlar da, ayrıca sahne şovlarına da bayıldım. Ama artık bu yarışmadan bir şey beklememek lazım, benim asıl üzüldüğüm her yıl bu yarışmayı ciddiye alıp hazırlanmamız ve sonuçlarına üzülmemiz, bence artık Türkiye'nin de bu yarışmayı sallamaması, belki de ispanyanın yaptığını yapması lazım. Sonuçta kimsenin eurovizyonu kaliteli müzik için izlediğini zannetmiyorum, millet geyik için, sahne şovu için, biraz da çıplak kadın görmek için izliyor. Şov yani, o kadar. Bence avrupada eurovizyona alternatif başka bir şarkı yarışması yapılsın ve eurovizyonla aynı gün ve saate konsun. Güzel bir protesto olabilir:)

2 yorum:

"O" Benim Dünyam dedi ki...

Sen psikoloji mi okuyorsun:)
En büyük hayallerimden biriydi küçükken psikoloji okumak, bayağı küçükken ama sayısal seçmeden önce. Sonra tuttuk fizik okumaya başladık, öğretmen olacakmışız. Olalım, ben severim öğretmeyi, öğrenmeyi vs... Plan da yapıyoruz ara sıra A planı, B planı, C,E,F... Yok abartmıyorum. Bir sürü plan yapıyorum, şu olmazsa bu olsun bari diyorum. Ama sen öğretmen olacaksın zaten dediğini duyar gibiyim. Okuduğum bölümden (dönemde 8 ay varsa sınav dönemleri hariç işte bi 5-6 ay falan) memnun olup sınav zamanları da bıkkın bir ruh haline sahip olan biri olarak, yapmak istediğim başka bir sürü şey var. Ama nedense bunların arasında bir liseye atanmak ve paşa paşa mesleğimi icra etmek yok sanki... Bilmiyorum...
Benim de son sınav perşembe, bir bitsin Nuri Bilge Ceylan filmlerimi izleyeceğim ve eş zamanlı olarak Einstein'a dair kitaplar okuyacağım. Tatil gelmeli bir an önce!

gokciii dedi ki...

evet psikoloji okuyorum:)
Finallerinde kolay gelsin perşembeye bir şey kalmadı, bitiyor bir şekilde. Hayatta garip, ileride kendimizi nerelerde göreceğimize ilişkin fikirlerimiz çoğu zaman kaygıdan başka bir şey vermiyor. Bazen işte ne olacaksa olsun diyip her şeyi bırakmak istiyorum ama o da olmuyor. Umarım sen de planların içinden hep aslında en çok istediğini, en çok aklına yatanı gerçekleştirirsin. Çünkü bence insanlar mutlu olacakalrı işlerde çalışmalı, toplumun sağlığı açısından bile bunun daha yararlı olacağına inanıyorum.