31 Ekim 2008

Mustafa ve Üç Maymun

Son günlerde çok konuşulan 2 filmle ilgili ben de birkaç söz söyleyeyim istedim. Filmlere dair ayrıntılar barındırabilir yazdıklarım ama çok rahatsızlık vereceğini düşünmüyorum, yine de her zamanki genel uyarımı yapayım, izlemeyenler için spoiler vermiş olmayayım. 2 Film hakkında olumlu şeyler yazdığımı da şimdiden belirteyim.

“Mustafa Kemaller de insandır” Hatırlanmak isterler bazen, gece ışıksız bir odada uykuya dalmak onlar için de zordur belki ve onlar da her insan gibi kaçıp gitmek özlemi duyarlar içten içe, biraz huzura muhtaçtırlar ve yalnızlığın ortasında küçük bir kulübede yaşamak isteyebilirler.
Benim için Mustafa filminin özetidir bu. Atatürk’ü putlaştırmış, sanki çok başka bir dünyadan gelmiş bir süper kahraman gibi görmüş, insani zayıflıkları, kırgınlıkları, korkuları olmayan kocaman bir dev zannetmiş insanların hayal kırklığına uğramasını anlayabiliyorum. Ama şu bir gerçek ki Atatürk’ü bir nevi peygamber-üstün güçleri olan bir insan gibi anlatmanın kimseye faydası yok ve eminim kendisi de bunu istemezdi. Çünkü o,dogmalara, kalıpyargılara, temellendirilmemiş inançlara, gökten inmiş mucizelere karşıydı Eğer biz Mustafa Kemal’in bu ülke için yaptıklarını anlamak istiyorsak onun insani iç çekişmelerini, çabasını, yorgunluğunu ve yalnızlığını görmek bize bakış açısı kazandırır.Belki biraz olsun empatik bakabilmemizi sağlar. Bunu yapmaya çalıştığı için de Can Dündar’a teşekkür etmek lazım. Böyle ağzı olanın konuştuğu ve konuşurken sadece saldırmayı, yermeyi amaç edinen insanların çokça yaşadığı bir ülkede attığı bu cesur adımın takdir edilmesi gerekir. Atatürk’ün yalnızlığını, unutulma korkusunu, arkadaşlarıyla,kadınlarla ve annesiyle olan ilişkisini, devrim ve dinle ilgili fikirlerini aynı film içinde görmek beni mutlu etti. Birçok kişinin aksine ben canlandırmaları ve efektleri de sevdim. Filmin genel havasından mıdır bilmem beni rahatsız eden hiçbir görüntü yoktu zaten bir belgesel izleyeceğimi bilerek girdiğim için o salona, gördüklerim beni şaşırtmadı. Birkaç yerdeki kopukluk dışında çok ayarında işleyen güzel bir kurgusu vardı. Daha önce hiç görmediğim fotoğraflar, görüntüler ve güzel müziklerle birlikte de çok tatlı bir hava yakalamıştı Can Dündar. Salondan çok memnum ayrıldım anlayacağınız, Sarı Zeybekle çok ağlatmıştı beni, bugün bir kez daha ağlattı.

Ha bir de ben anlamadım insanlar neden bu filmin sponsorlarına bu kadar taktılar? Nesi garip yani bunun, adam film çekiyor tabi ki sponsoru olacak, bir de Atatürk'ün küçüklüğünü rum bir çocuk oynadı diye koparılan yaygaraya çok gülüyorum ben, bu zihniyete sahip insanların hala varolması ne kadar acı, hala bunların tartışılıyor olması ve filmin bunlar üzerinden eleştiriliyor olması ne kadar trajikomik.

Gelelim 3 Maymun'a.Nuri Bilge Ceylan sinemasına aşina olduktan sonra heyecanla beklememek elde değildi bu filmi. Beklediğime de değdi, çok iyi bir iş çıkarmış Nuri Bilge Ceylan. Kendisi kalbimde çok büyük yerin sahibi şimdiden. Fotoğrafçı olması dolasıyla insanları ve mekanları görüş ve anlatış şekli beni gerçekten çok etkiliyor. Ayrıca insan ilişkileri üzerine yaptığı çıkarsamalar ve bunları diyaloglar ve görüntülerle çok duru ama çok keskin bir şekilde yansıtması,bunu yaparken de her türlü abartmadan kaçınması kalbimdeki yerini giderek büyütüyor. Bunun yanında her filminde bizleri ayrıntı manyağı yapmasıyla, filmleri daha dikkatli izlememiz, sembolleri görmemiz ve yorumlamamız için bizleri zorlamasıyla sinema seyircisini en çok çalıştıran yönetmenlerden birdir benim nazarımda. (beni zorluyor en azından) Üç Maymun benim için doyurucu bir sinema deneyimiydi. Doğru kelimeyi ararken bulduğum "doyurucu" sözcüğü, film hakkındaki görüşlerimi özetliyor bir bakıma. Yine bir görüntü ziyafeti sunuyor bize, doymamak elde değil; filmin rengi, dokusu, karakterleri ve bu karakterler arasındaki ilişki yine inanılmaz ayrıntılı düşünülmüş ve işlenmişti. Aynı aile içinde yaşayan insanların bile birbirlerinden ne kadar kopuk olduklarını, insanlar ne kadar uğraşırsa uğraşsın anlatabileceği şeylerin bir sınırla çevrelendiğini ve bu durumun doğal olarak bizleri iletişimsizliğe itişini, yalnızlığın ve umutsuzluğun peşimizi asla bırakmayacağını, hayatın çok ironik bir varoluşsal döngüden ibaret olduğunu, ne yaparsak yapalım bu düzenden kendi çabamızla kurtulmayacağımızı bazen esprili bazen de çok hüzünlü ve karamsar bir şekilde anlatıyordu. Ya da belki ben bunları anladım, Nbc çok başka bir şey de anlatmak istiyor olabilir ama ne de olsa karşıdakinin anlayacağı kadardır anlatabilcekleri. Ben filmleri kendi penceremden değerlendirmek istediğim için çoğu zaman yönetmenlerin ne düşündüğünü bilmemek daha çok hoşuma gider. Ama Nbc filmlerinde değişmeyen ve benim her zaman hissettiğim duygular hüzün, karamsarlık ve yalnızlık. 3 Maymun için de değişmedi bu hissiyat. Hayatımda kendime en yakın hissettiğim temalar hüzün ve yalnızlık olduğu için bu kadar çok sevdim belki de, bilmiyorum dediğim gibi ben filmleri çok ama çok öznel değerlendiriyorum. Filmde tek beğenmediğim nokta bazı yerlerde dublajın çok kötü kullanılmış olması. Bilerek mi yaptı bunu bilmiyorum ama Hatice Aslan'ın sesinde bir gariplik vardı, bazı yerlerde gerçekten rahatsız edici boyutlara ulaşıyordu.
Hala Uzak benim gözümde birinci sıradadır ama 3 maymunu İklimler'in önüne koyabilirim. Yakın bir zamanda Mayıs Sıkıntısı'nı izledikten sonra sıralamamı yeniden gözden geçirip buradan duyururum, kimin umrunda olacak bilmiyorum ama yaparım ben böyle şeyler :)
Bu afiş filmin en sevdiğim afişi, nedense gözlerimi alamıyorum.

1 yorum:

sinem dedi ki...

mustafayla alakalı okuduğum en güzel yorum. dolayısıyla aynı fikirdeyim :)