24 Kasım 2010

Hayata Adapte Olamama Sendromu

Annemin dediği bir şey var bu sabah bahşetti hatta bu önemli fikrini; "senin şimdiye kadar bunlara alışmış olman gerekirdi" dedi, "neden hala ilk sefermiş gibi üzülüyorsun." Haklı tabi şimdiye kadar tüm bunları kanıksamış ve sallamıyor olmam gerekirdi, normal bir insan böyle yapardı. Ama ne yaparsın ben hiçbir zaman herkes gibi tepki veremedim. Herkes için çok kolay olan şeyler benim için zordu, kendimle ilgili fikirlerim hiçbir zaman annemin kendi ile ilgili fikirleri gibi olmadı. Bunun bir yatkınlık olduğunu kimseye anlatamadım yatkınlık hastalığa dönüştü gene anlatamadım. Çünkü herkese göre biraz olumlu düşünsem böyle her şeyi kafama takmasam iyileşecektim, üzülmeye değer miydi ya hayatta neler oluyordu. Hem bir de ben psikologtum kendimi tedavi edebilmeliydim sonra başkalarını nasıl tedavi edebilirdim. Bunlar ağızlardan öylesine çıkan cümleler , onlara bakınca her şey ne de kolay değil mi, ama değildi işte. Birazcık olumlu düşünseydim ufacık şeylere üzülmeseydim. dim dim. Sonuç olarak gene aynı yerdeyim evet kendimi tedavi edemedim, bunu yapabilen bir insan varsa o benim tanrım falan olabilir ama ben buna da inanmıyorum. Bazı şeylerin bazı insanlar için zor olduğunu kimse anlamazken ve ben de anlatamazken ne iyileşmesinden bahsediyorsunuz. Bir yanım hep suçlu hissedecek ve bir yanım hep kendinden nefret edecek, üzgünüm ama durum bu ve ben belki sonunda alışacağım bazı şeylere artık sallmayacağım belki ama o gün geldiğinde bile bir tarafımla üzüldüğümü bileceğim sadece belki artık üzülmekten sıkılmış olurum. Anneme hak vereceğim günler bile gelir belki kim bilir. Ama iyileşme denen şey sanırım benim kafamda bir anlam ifade etmiyor. Psikolog olmam da hiçbir şey ifade etmiyor, gerçekten. Hatta bir kişi daha bana kendini iyi et derse yangın var diye bağırabilirim. Neden yangın var diye bağrılır onu bilmiyorum ama o şekilde bağırmazsam küfür ederek bağıracağım daha nahoş olacak.

Ve sanırım artık bir iş bulmalıyım veya bir şeyler yapmalıyım. İngiltere olayını gerçeğe dönüştürmek için bir şeyler yapıyorum gerçi ama bütün yıl ingilterede yapacağım şeylerle ilgili hayal kurarak geçmez. Aslında geçer de birileri daha bana işle ilgili soru sorarsa kafa göz dalarım diye korkuyorum. Hem gerçekten insanlara neyse bundan! Son zamanlarda insanlarla gerçekten hiç anlaşamıyorum. Her zamankinden daha fazla yoruyorlar beni. Sinirli bir insan oldum, çok fazla engellenme yaşadığım için bu sinir biliyorum, neden kafamın içindekilerle gerçek hayat bu kadar az örtüşüyor, neden bu kadar ergen cümleler kuruyorum ben, kendime de kızıyorum şu an. Bence bazı insanları büyümeye zorlamamak lazım, herkesin harcı değilmiş bu iş. Tercihe bağlı bir şey olsaydı büyümek, ruhu ona uygun olanlar yetişkin olsalar olmayanlar ise hep çocuk kalsalardı gerçekten çok mutlu bir dünyada yaşıyor olurduk. Ben de hayata adapte olmakta bu kadar zorlanmazdım.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

şahane bi yazı.
daha öncede demiştim...
keyifle okuduğum bi blog..
öyle...fikir çok güzel...
ruhun yetişkin olmaya uygun mu..
şu tarafa o zaman...
çocuk mu kalacaksın...
pekala...burdan lütfen...
evet...çok güzel olurdu...
çok mutlu bi dünya...
olur muydu dersin....
sevgimle...
h.

gokciii dedi ki...

bence çok mutlu bir dünya olurdu en azıdnan benim açımdan çünkü dünya mutsuz da olsa ben çocuk olacağım için hiçbir mutsuzluğu anlamazdım, en azından bu kadar çok anlamazdım.

jazz dedi ki...

normaldir bunlar, küçük şeyleri kafaya takmalar. insanların çoğu gülüp geçse de gülüp geçmemek daha normaldir çünkü insana insan olduğunu hatırlatan şeydir işte o "kafaya taktıran küçük şeyler". ayrıca "iş buldun mu?" "işler ne alemde? ehuehe" diye gelen zırtapozlara da iki cümlem var "bi git, kendi işine bak!"

gokciii dedi ki...

evet o zırtapozlar kesinlikle birkaç lafı hak ediyor, neden başka insanların hayatları hakkında yorum yapabileceğini zannediyor bu zırtapozlar anlayamıyorum. ama sanırım benim bu insanların laflarını görmezden gelmeyi öğrenmem lazım, diğer küçük şeyleri kafama takmaya devam etsem de bu insanları yok saymayı öğrenmeliyim.

Unknown dedi ki...

10 yıl sonra bu yazınızı okuyorum.. Annenize hak verdiğiniz günler geldimi merak ettim doğrusu ..