nereden aklıma geldi şimdi tüm bunlar ondan da emin değilim. galiba kendimi gözünde var etmek için çok uğraştığım ama bir türlü başaramadığım bir insan vardı aklımda bunları yazarken. ama o bambaşka bir olay yukarıda yazılanlardan, ilginçtir ki. -çağrışımları durdurmak da mümkün değil işte, keşke olsaydı.- bir "kill yourself for recognition" durumuydu o . gerçekten beni görsün istiyordum hala da istiyorum galiba ama görmüyor. boynuma çanlı tasma da taktım, her daim ben buradayım diye gözüne parmağımı da soktum ama sonuç olarak yenildim ve dün gece oturduğum yerde bu sefer kendime bile görünmez geldim, sanki hiçbir anlamım yoktu. bir koltukta oturuyordum ama ben bile orada olduğumdan emin değildim. ilk defa kendime tokat atmak istedim sırf yaşayıp yaşamadığımdan emin olmak için. evet biliyordum ki yaşıyordum, sadece onun için değil. iki insan arasındaki mesafenin sonsuz olduğu o durumlardan biriydi işte, ne çok var onlardan. gözümü kapadım bir resim canlandı hemen kafamda; tekli koltukta oturan bir kız, denizin ortasındaki bir dubanın üzerine bırakmışlar onu koltuğuyla beraber, hava kararmış ve sağa sola bakınıyor koltuğuna yapışmış bir şekilde. rüzgar sesinden başka da bir şey yok. bu resim beni biraz güldürdü yalan değil, üzgün şeylere gülümsemeyi bir savunma mekanizması haline getirdim bir süredir. belki üzgün şeylerde mükemmel güzellikler gördüğüm tezini pekiştirmek için kullandığım bir yöntemdir bilemiyorum. sonuçta gülümsedim, ayağa kalktım ve su içtim. yaşamayan şeyler su içmezdi, ben içtim. o gitti. uyudum. sabah uyandım hastaydım. bence insanın yaşadığını kendine ispat edebilmesi için hasta olması en geçerli yoldur. hastaysan yaşıyorsun çünkü fiziksel olarak acı çekiyorsun, bu derece düz bir mantık. benim anlamadığımsa fiziksel olarak hasta olduğum zamanlar ruhumun da hasta olması. öyle hissettiriyor. bir şekilde burnumun akmasına paralel gözlerim de dolabiliyor nedensiz yere. midemi üşütmem sanki duygudurumu düzenleyen yerimi de üşütmeme neden olmuş gibi. çok ilginç. başka türlü modern family'de ağlamamı da açıklayamıyorum çünkü. niye ağlıyorsun diye sorsalar grip oldum diyebilirim sadece. kim inanır bilmem, ben bile zor inanıyorum.
denizin ortasındaki koltukta otururken, rüzgar bittiğinde bu şarkı çalmaya başlıyor nedendir bilinmez, hayallere söz geçirmek ne mümkün ama bu şarkı çok kötü. çok fena kötü.
2 yorum:
sanirim bu blogunu gecen yildan beri ara ara takip ediyorum.eminim olumlu bir seyler olmustur gecen zaman icinde ama , genelde cokca aklimda kalan devamli caninin sikildigi.umarim degisir kisa zaman icinde..
olumlu şeyler oluyor tabi ama ben buraya yazmıyorum onları genelde, belki ondandır =) biraz sıkıntılı bi insan imajı çiziyorum belli ki. olsun napalım hayat çokça sıkıntılı zaten =)
Yorum Gönder