9 Mayıs 2011

İki Şey

İki şey söyleyip kaçacağım. Birincisi şu yandaki resme bayıldım, gülmekten öldüm hatta. Bunun bir de tişörtü varmış şu an hayatta en çok sahip olmak istediğim şey o tişört. Kafayı bir zamanlar -çoğu psikolog gibi- Freud'a takmış biri olarak Freud sürçmelerini her fark ettiğimde ve ukalaca yorumladığımda kendimi çok matah bir şey zannettiğim tüm o zamanların hatrına bu tişörtle dolaşmak istiyorum. Odamdaki poster artık yetmiyor. Ama gerçekten Freud simgesel olarak çok fazla şey ifade ediyor. Adamın kendisinin, kuramıyla anlattıklarına dönüşmesi ne ilginçtir değil mi. Dünya için bir sembol oldu adam ve herkes onun adına -şekline farklı anlamalar yüklüyor. Herkes bambaşka açılardan bakıyor. Sadece söyledikleri değil figürü bile birçok kişi için çok başka şeyler ifade edebiliyor. Çağını ve sonrasını bu kadar etkileyebilen dehalara hayran olmamak elimde değil. Sıradan insanlara hayran olmayı hiçbir zaman anlayamayacağım ama dehalara hayran olmaktan ömrüm boyu kendimi alamayacağım belli ki.. Büyük akıllar, zeka ve entellektüel kapasite beni her şeyden çok etkiliyor. Freud'un da hastasıyız, deli hastasıyız.

İkincisi, geçen gün yine dinlerken aklıma geldi ve çok az kişinin o şarkının bu yorumunu bildiğini düşünüp üzüldüm. Jeff Buckley The Other Woman'ı öyle güzel söylüyor ki bence dünya bundan mahrum kalmamalı. herkes bir kere de olsa bu şarkıyı Jeff Buckley'den dinlemeli. Hatta bir de olayın sırrını çözebilmek için önce Nina Simone'dan dinlemeli. Sonra da bir erkeğin bu kadar kadın bir şarkıyı bu kadar mükemmel yorumlaması karşısında ağzı açık bir şekilde hayran hayran bakmalı. Ben mesela her dinleyişimde ağzım açık uzaklara bakıyorum. Vay be diyorum, naptın sen Jeff. Çok etkileniyorum her defasında. O yüzden siz de dinleyin istedim.

Hiç yorum yok: