2 Haziran 2008

And they want us to grow up**

Karpuz yedim , hiç özlememişim bunu fark ettim. Neden insan karpuzu özlemez ki yani, o kadar zaman oldu yemeyeli, neler oluyor bana:). Özlememişim ama yerim, çok yararlı bir meyve kendisi bilindiği üzere, lifli meyveler çok acayip yararlı oluyormuş. Zaten herkes biliyordur da benden söylemesi.

How I Met Your Mother'da başa sardım, 1. sezondan tekrar izliyorum. Uzun zaman olmuş birinci sezonu izlemeyeli. Birinci sezondaki her bölümü daha önce 3 kere falan izledim ama uzun zaman olmuş yine de, baştan başladım. Yüz kere izlesem bile, bu diziye sonsuza kadar gülebileceğimi anladım bir kez daha. Dünyanın en güzel dizisi ya, 4. sezon için şimdiden heyecanlıyım, Barnacle'ın maceralarını merakla bekliyorum. Benim için Lost'tan daha merakla bekleniyor HIMYM.

The Air I Breathe diye bir film izledim. Şu kesişmeli hikayelerden biriydi, fena değildi ama işte artık bu hikayeler de bana sıkıcı ve zorlama gelemeye başladı. Brendan Fraser süper bir performans göstermiş mesela, şaşırmak için izlenebilir, oyuncu kadrosu da güzel. Yani aslında izlerken etkilemişti beni ama şimdi düşününce bir eh diyesim var nedense.

Tatilin değişik etkileri var insan üzerinde. Zaten tembel olan bünyeler için tam bir uyuşukluk ve aman boşver havası ekliyor, yani bana öyle oluyor. Tüm gün hiçbir şey yapamsam oturup duvarlara baksam da günümü geçirebilirmişim gibi. Ama bu hiç yararlı bir şey değil. Yaratıcılığı köreltiyor. Yaratıcılık üzerine çalışan bir araştırmacı var ismini yazmam çok zor şimdi zaten adını da hatırlamıyorum ama baya uzun bi isim. O demiş ki hergün dikkatiniz çeken bir şeyi izleyin, hergün bir insanı şaşırtın ve birilerinin sizi şaşırtmasına izin verin. Daha bir sürü şey demiş de ben bu kadarın ı hatırlıyorum. Bunları bir yerlerinden atmamış bu arada, birçok alanda çok yaratıcı 90 kişiyle yaptığı görüşmeler sonucu böyle bir şeyler oluşturmuş, her neyse. Bence insanın ilgisini çeken bir şeyi izlemesi gerçekkten ama gerçekten yaratıcılığa katkı sağlıyor. Daha farklı görmenizi sağlıyor bazı şeyleri. Biraz gözlemci olun derim ben, neler oluyor bitiyor bakın etrafa, insannların davranışlarını izleyin, bir tavır, bir bakış çok şey katabilir hayatınıza, belki de katmaz bilmiyorum aslında:)

Öyle bir his var ki içimde her zaman, ve ben o kadar bıktım ki bundan, o kadar yoruldum ki. Six Feet Under'da Claire "her şeyden nefret etmekten çok sıkıldım artık" demişti. Onun karakterini düşünürsek böyle bir söz söylemesi bana ilginç gelmişti. Ama bir insan sürekli aynı rahatsız edici duyguyla yaşıyorsa, başlarda bunu bir ayrıcalık olarak görse bile zaman geçtikçe bu çok ağır geliyor, artık insan kendine gıcık olmaya başlıyor. Ben çok yoruldum bu duygudan ve aklımdan çıkmayan bu saçma düşüncelerden.

**We don't want to get a job (Fifa 2000'i özlemek, 2000 yılını özlemek)

Hiç yorum yok: