7 Haziran 2008

TV'deki Kız*

Herhangi bir şey yazmaya başlarken giriş cümlesi bulma konusunda çok yetersizim. Bunu biliyorum, gerçekten en zor şey bir şeye başlamak, başaldıktan sonra illa ki devamı geliyor ama, o giriş sanki geri kalanın tamamından daha bir eksik oluyor. Sanırım benim hayatımın özeti bu, bir şeylere başlama konusunda hep başarısız, hep üşengeç, hep geç kalmış oldum ben.Ama bir sefer başladım mı da o işi bitirene kadar, hedefime ulaşana kadar uğraşırım, en iyisi de olsun isterim. Sonuçta çoğu zaman bir şeye kalkışmıyorum, kalkışmak yerine oturup geçip gitmesini bekliyorum ama başladıysam da en iyisi olsun istiyorum. Yani zaten kaç kere yapacağım ki aynı işi diyorum, ve gerçekten de genelde yapmamayı tercih ediyorum. Bu bir tercih midir yoksa yetersizlik midir? Bunu da bilmiyorum henüz, bu saatte aklıma bunlar nerden geldi de yazdım, ondan da emin değilim. Aklım yine benden bağımsız çalışıyor, benim beynimin bir doğrulama sistemi var ondan hiç bahsettim mi ben acaba hatırlamıyorum. Şöyle ki eğer ben bir şey üzerine çok düşünürsem ve bazen gerçeklik algısını kaybedecek gibi olursam beynimin bir tarafı "hayır bak bu böyle değil" diye beni uyarabiliyor. Ben her zaman gereksiz düşüncelere boğulsam da bazen hayal kurmanın dozunu kaçırıp zaman duygumu kaybeder gibi olsam da beynim buna izin vermiyor bir tarafım hep biliyor, -bu saçma, bu gerçek değil, ne kadar salaksın, hadi artık uyuma vakti ya da bunları asla elde edemeyeceksin- şeklinde mesajlarıyla beni dürtüyor. Sinir bozucu değil mi? Ama lazım bir şey bu, yoksa aklımı kaybedebilirdim, ya da gerçekten zaman duygumu kaybedip saçma şeyler yapabilirdim, ama çok gerçekçi bu tarafım var, hem de acayip gerçekçi, karşıdakini hiç umursamadan sadece gerçekleri söyleyebilecek bir yan, hayallere ya da ideallere inanmayan bir yan, o derece katı ve korkunç, elinde cetvelle bekleyen takım giyinmiş gözlüklü bir öğretmen ciddiyetinde, parmaklarımı bir araya toplamamı istiyor benden ve cetvele bir temiz geçiriyor. Başka insanlara göstermem pek bu gerçekçi yönümü, sonuçta herkesin umutlarıyla ve hayalleriyle mutlu olmaya hakkı var, ben şimdi neden çıkıp da insanlara sen bunu istiyorsun ama bu gerçek olmaycak ahahah diyeyim ki, benim demem gereken "evet ya neden olmasın, mutlaka başarırsın, hem zaten senin bunu başarmanı isteyecek ve seni destekleyecek çok insan var, mutlu olacağız, aman da aman" işte demem gereken bu, bazen kendime de söylemem gerekenler bunlar, biliyorum hem ben eskiden daha umut dolu bir insandım, o gerçekçi tarafım bu kadar yüzeye çıkmamıştı. İşte böyle bir girişten buralara kadar gelmişim, ne yazdığımdan haberim var mı acaba, onu bile bilmiyorum. Baştan okumam lazım ya da boşver ya ne okuycan yayınla gitsin, bir şeyler yazmışımdır herhalde, ne demek istediğim anlaşılır herhalde, anlaşılmazsa da problem değil ben de anlamıyorum bazen zaten:)

*Bırak zaman aksın en güzel Mor ve Ötesi albümüdür, her şarkısı tekrar tekrar dinlenesidir. Özledim

Hiç yorum yok: