“Mustafa Kemaller de insandır” Hatırlanmak isterler bazen, gece ışıksız bir odada uykuya dalmak onlar için de zordur belki ve onlar da her insan gibi kaçıp gitmek özlemi duyarlar içten içe, biraz huzura muhtaçtırlar ve yalnızlığın ortasında küçük bir kulübede yaşamak isteyebilirler.Benim için Mustafa filminin özetidir bu. Atatürk’ü putlaştırmış, sanki çok başka bir dünyadan gelmiş bir süper kahraman gibi görmüş, insani zayıflıkları, kırgınlıkları, korkuları olmayan kocaman bir dev zannetmiş insanların hayal kırklığına uğramasını anlayabiliyorum. Ama şu bir gerçek ki Atatürk’ü bir nevi peygamber-üstün güçleri olan bir insan gibi anlatmanın kimseye faydası yok ve eminim kendisi de bunu istemezdi. Çünkü o,dogmalara, kalıpyargılara, temellendirilmemiş inançlara, gökten inmiş mucizelere karşıydı Eğer biz Mustafa Kemal’in bu ülke için yaptıklarını anlamak istiyorsak onun insani iç çekişmelerini, çabasını, yorgunluğunu ve yalnızlığını görmek bize bakış açısı kazandırır.Belki biraz olsun empatik bakabilmemizi sağlar. Bunu yapmaya çalıştığı için de Can Dündar’a teşekkür etmek lazım. Böyle ağzı olanın konuştuğu ve konuşurken sadece saldırmayı, yermeyi amaç edinen insanların çokça yaşadığı bir ülkede attığı bu cesur adımın takdir edilmesi gerekir. Atatürk’ün yalnızlığını, unutulma korkusunu, arkadaşlarıyla,kadınlarla ve annesiyle olan ilişkisini, devrim ve dinle ilgili fikirlerini aynı film içinde görmek beni mutlu etti. Birçok kişinin aksine ben canlandırmaları ve efektleri de sevdim. Filmin genel havasından mıdır bilmem beni rahatsız eden hiçbir görüntü yoktu zaten bir belgesel izleyeceğimi bilerek girdiğim için o salona, gördüklerim beni şaşırtmadı. Birkaç yerdeki kopukluk dışında çok ayarında işleyen güzel bir kurgusu vardı. Daha önce hiç görmediğim fotoğraflar, görüntüler ve güzel müziklerle birlikte de çok tatlı bir hava yakalamıştı Can Dündar. Salondan çok memnum ayrıldım anlayacağınız, Sarı Zeybekle çok ağlatmıştı beni, bugün bir kez daha ağlattı.
Gelelim 3 Maymun'a.Nuri Bilge Ceylan sinemasına aşina olduktan sonra heyecanla beklememek elde değildi bu filmi. Beklediğime de değdi, çok iyi bir iş çıkarmış Nuri Bilge Ceylan. Kendisi kalbimde çok büyük yerin sahibi şimdiden. Fotoğrafçı olması dolasıyla insanları ve mekanları görüş ve anlatış şekli beni gerçekten çok etkiliyor. Ayrıca insan ilişkileri üzerine yaptığı çıkarsamalar ve bunları diyaloglar ve görüntülerle çok duru ama çok keskin bir şekilde yansıtması,bunu yaparken de her türlü abartmadan kaçınması kalbimdeki yerini giderek büyütüyor. Bunun yanında her filminde bizleri ayrıntı manyağı yapmasıyla, filmleri daha dikkatli izlememiz, sembolleri görmemiz ve yorumlamamız için bizleri zorlamasıyla sinema seyircisini en çok çalıştıran yönetmenlerden birdir benim nazarımda. (beni zorluyor en azından) Üç Maymun benim için doyurucu bir sinema deneyimiydi. Doğru kelimeyi ararken bulduğum "doyurucu" sözcüğü, film hakkındaki görüşlerimi özetliyor bir bakıma. Yine bir görüntü ziyafeti sunuyor bize, doymamak elde değil; filmin rengi, dokusu, karakterleri ve bu karakterler arasındaki ilişki yine inanılmaz ayrıntılı düşünülmüş ve işlenmişti. Aynı aile içinde yaşayan insanların bile birbirlerinden ne kadar kopuk olduklarını, insanlar ne kadar uğraşırsa uğraşsın anlatabileceği şeylerin bir sınırla çevrelendiğini ve bu durumun doğal olarak bizleri iletişimsizliğe itişini, yalnızlığın ve umutsuzluğun peşimizi asla bırakmayacağını, hayatın çok ironik bir varoluşsal döngüden ibaret olduğunu, ne yaparsak yapalım bu düzenden kendi çabamızla kurtulmayacağımızı bazen esprili bazen de çok hüzünlü ve karamsar bir şekilde anlatıyordu. Ya da belki ben bunları anladım, Nbc çok başka bir şey de anlatmak istiyor olabilir ama ne de olsa karşıdakinin anlayacağı kadardır anlatabilcekleri. Ben filmleri kendi penceremden değerlendirmek istediğim için çoğu zaman yönetmenlerin ne düşündüğünü bilmemek daha çok hoşuma gider. Ama Nbc filmlerinde değişmeyen ve benim her zaman hissettiğim duygular hüzün, karamsarlık ve yalnızlık. 3 Maymun için de değişmedi bu hissiyat. Hayatımda kendime en yakın hissettiğim temalar hüzün ve yalnızlık olduğu için bu kadar çok sevdim belki de, bilmiyorum dediğim gibi ben filmleri çok ama çok öznel değerlendiriyorum. Filmde tek beğenmediğim nokta bazı yerlerde dublajın çok kötü kullanılmış olması. Bilerek mi yaptı bunu bilmiyorum ama Hatice Aslan'ın sesinde bir gariplik vardı, bazı yerlerde gerçekten rahatsız edici boyutlara ulaşıyordu. 
Madem yazasım var, son zamanlarda okuduğum kitaplardan da bahsedeyim. 4 kitabı aynı anda okumaya çalışıyorum şu sıralar, daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım ama çok da zor değilmiş. "Yeraltından Notlar"a başladım, henüz çok başındayım. Gözlem görüşme derslerinden sonra haftada bir kez okuduğum Irvin Yalom kitabı "Bağışlanan Terapi" var yine başka bir Irvin Yalom kitabı(yeni kitabı) "Güneşe Bakmak, Ölümle Yüzleşmek" var, bir de acayip hızlı bir giriş yaptığım ama sonra yavaşladığım "Tutunamayanlar" var. Okuyorum işte yavaş yavaş, acelem yok. Okuduğum kitaplardan bahsetmişken izlediğim filmlerden de bahsedeyim biraz:
"İklimler"'i izledim acayip beğendim, sırada Mayıs Sıkıntısı var, vizyona girince de Üç Maymun'u izleyeceğim, heyecan yaptım. Ayrıca "Mustafa" için de acayip heyecan yaptım, fragmanını ne zaman görsem tüylerim diken diken oluyor, müzikleri çok muhteşem olmuşa benziyor. Goran Bregoviç'i seviyorum, her ne kadar kendisinin konserinden elimde olmayan nedenlerle yarıda çıkmış olsam da bi dahaki konserinde asla böyle bir şey olmayacak. Can Dündarla birlikte Ntv'de bir programa konuk olmuştu, ben o programı izlerken Can Dündar'ın ne kadar doğru bir karar vermiş olduğunu anladım, Balkan ezgileri ne kadar güzel, Atamıza da ne çok yakışacak. Neyse ben başka ne izledim son zamanlarda? Hımmm. Righteous Kill'i izledim. Üstadları beyazperdede yanyana görmek büyük bir olaydı ama onun dışında filmin aman aman bi yanı yoktu. Benim için tek esprisi bu sinema tanrılarını birlikte görebilmek ve tüm mimiklerine kadar incelemek oldu. Yaşlandıklarını biliyorum ama hiç ölmesinler istiyorum, sonsuza kadar yaşasınlar istiyorum,ben öleyim onlar yaşasınlar, o derece yani. Sonracığıma "Dead Man'" izledim, inanılmaz beğendim, benim sinema anlayışımın üzerine cuk diye oturan bir film gerçekten, görsellik konusunda inanılmaz şeyler var, ayrıca hikayesi ve mizahı muhteşem. Johnny Depp oyunculukta muhteşem, favori filmlerim arasına girdi kısacası. Bunun üzerine bir de Coffee and Cigarettes aldım, hepsini izlemedim, bölüm bölüm izliyorum hepsini bir seferde tüketmiyorum. Sinemaya gitme fırsatım olursa Tropic Thunder'ı izleyeceğim, çok komik olduğunu duydum ayrıca Robert Downey Jr. nasıl oynamış çok merak ediyorum :)